Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
ability
/əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar;
USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi
GT
GD
C
H
L
M
O
able
/ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen;
USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
achieve
/əˈtʃiːv/ /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: ulaşmak, elde, elde etmek, sağlamak, başarmak
GT
GD
C
H
L
M
O
achieved
/əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek;
USER: elde, sağlanır, sağlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
actions
/ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi;
USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
actually
/ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi;
USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
adept
/əˈdept/ = NOUN: usta, uzman, üstâd;
ADJECTIVE: usta, becerikli, mahir, ehil;
USER: usta, Adept, becerikli, uzmanlar, konusunda uzmanlar
GT
GD
C
H
L
M
O
affect
/əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek;
NOUN: arzu, heyecan;
USER: etkilemek, etkileyebilir, etkileyen, etkiler, etkilemez
GT
GD
C
H
L
M
O
again
/əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik;
USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again
GT
GD
C
H
L
M
O
age
/eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik;
VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak;
USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını
GT
GD
C
H
L
M
O
agent
/ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse;
USER: ajan, madde, maddesi, ajanı, aracı
GT
GD
C
H
L
M
O
agriculture
/ˈagriˌkəlCHər/ = NOUN: tarım, ziraat, çiftçilik;
USER: tarım, Ziraat, tarımda, tarımın, tarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
aims
/eɪm/ = NOUN: amaç, hedef, hedefleme, nişan alma, niyet, gaye, erek;
VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek;
USER: hedefliyor, amaçlamaktadır, hedeflemektedir, amaçlar, amacı
GT
GD
C
H
L
M
O
alive
/əˈlaɪv/ = ADJECTIVE: canlı, hayatta, sağ, diri, yaşayan, hayat dolu, farkında, elektrik yüklü;
USER: canlı, hayatta, yaşıyor, diri, sağ
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
allow
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir
GT
GD
C
H
L
M
O
allows
/əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak;
USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan
GT
GD
C
H
L
M
O
already
/ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile;
USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
amazing
/əˈmeɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, ilginç, hayret verici, şaşılacak, hayran eden;
USER: şaşırtıcı, inanılmaz, amazing, muhteşem, inanılmaz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
amazingly
/əˈmeɪ.zɪŋ/ = USER: inanılmaz, şaşırtıcı, şaşırtıcı derecede, inanılmaz derecede, şaşılacak
GT
GD
C
H
L
M
O
among
/əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına;
USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
analyzed
/ˈæn.əl.aɪz/ = VERB: analiz etmek, çözümlemek, incelemek, araştırmak, tahlil etmek;
USER: analiz, incelendiğinde, incelenmiştir, incelendi, analizi
GT
GD
C
H
L
M
O
anchors
/ˈæŋ.kər/ = NOUN: çapa, demir, sunucu, dayanak noktası, güven kaynağı, lenger, açık oturum yöneticisi;
USER: çapa, Çapalar, ankraj, ankrajlar, dübel
GT
GD
C
H
L
M
O
ancient
/ˈeɪn.ʃənt/ = ADJECTIVE: eski, çok eski, eskiden kalma;
USER: eski, antik, eski bir, kadim, çok eski
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
android
/ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot;
USER: android, robot
GT
GD
C
H
L
M
O
androids
/ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot;
USER: androidler, Androids, androidlerin, androidleri, Android'ler
GT
GD
C
H
L
M
O
animating
/ˈæn.ɪ.mət/ = VERB: hareketlendirmek, canlandırmak, diriltmek, anime etmek, neşelendirmek;
USER: animasyon, animasyon uygulanmamış, animasyonlar da, animasyonlar da hazırlayabilirsiniz, animasyonlar,
GT
GD
C
H
L
M
O
animation
/ˌæn.ɪˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: animasyon, canlandırma, heyecan, canlılık, şevk, çizgi film yapma;
USER: animasyon, animasyonu, Canlandırma, Animation, Sana & Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
anybody
/ˈen.iˌbɒd.i/ = PRONOUN: kimse, herhangi biri, hiç kimse, kim olsa;
USER: kimse, herkes, kimseye, kimseyi, kimsenin
GT
GD
C
H
L
M
O
applause
/əˈplɔːz/ = NOUN: alkış, beğeni;
USER: alkış, alkışlar, alkışlarla, alkışları, applause
GT
GD
C
H
L
M
O
applications
/ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat;
USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
approach
/əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs;
VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak;
USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla
GT
GD
C
H
L
M
O
appropriate
/əˈprəʊ.pri.ət/ = ADJECTIVE: uygun, yerinde, özgü, has, biçilmiş kaftan, yakışık alır;
VERB: ayırmak, özelleştirmek, kendine mâletmek, iç etmek, üstüne oturmak, el koymak;
USER: uygun, uygun bir, ilgili, uygun olan, gerekli
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
arrival
/əˈraɪ.vəl/ = NOUN: varış, geliş, gelme, varma, mal girişi, gözükme, gelen şey, ortaya çıkma;
USER: varış, varıştan, değişikliğin varış, İptalin varış, varışta
GT
GD
C
H
L
M
O
art
/ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık;
ADJECTIVE: sanat, sanatsal;
USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının
GT
GD
C
H
L
M
O
artificial
/ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti;
USER: yapay, suni, yapay bir, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
artistic
/ɑːˈtɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: artistik, güzel sanatlarla ilgili, sanatçı ruhlu;
USER: artistik, sanatsal, sanat, sanatsal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
artistry
/ˈɑː.tɪ.stri/ = NOUN: sanatçılık, yetenek, sanat yeteneği, güzel sanatlarla uğraşma;
USER: sanatçılık, yetenek, sanat, sanatı, sanatının
GT
GD
C
H
L
M
O
arts
/ɑːt/ = NOUN: hile, kurnazlık, şeytanlık, edebiyat ve beşeri ilimler;
USER: sanat, sanatları, Sanatlar, Arts, sanatı
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
assemble
/əˈsem.bl̩/ = VERB: birleştirmek, toplamak, monte etmek, parçaları birleştirmek, çevirmek, toplanmak, toplantı yapmak;
USER: birleştirmek, monte, araya, montajı, montaj
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
audio
/ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme;
USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik
GT
GD
C
H
L
M
O
awakening
/əˈweɪ.kən.ɪŋ/ = NOUN: uyanış, uyanma, ikaz, uykudan kalkma;
ADJECTIVE: uyandıran;
USER: uyanış, uyanışı, uyanma, uyanışın, uyanan
GT
GD
C
H
L
M
O
awards
/əˈwɔːd/ = NOUN: ödül, karar, hüküm, tazminat, ödenek, mükâfat;
VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek;
USER: ödül, ödüller, ödülleri, ödülü, ödüllerini
GT
GD
C
H
L
M
O
babies
/ˈbeɪ.bi/ = NOUN: bebek, çocuk, yavru, piliç, çocuksu kimse, eser, sorumluluk;
USER: bebekler, bebeklerin, bebek, bebeklerde, bebekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
back
/bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt;
ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki;
ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe;
USER: geri, arka, tekrar, sırt, back
GT
GD
C
H
L
M
O
background
/ˈbæk.ɡraʊnd/ = NOUN: zemin, geçmiş, fon, arka plân, özgeçmiş, geçmiş deneyimler, sosyal çevre, geri plân;
USER: geçmiş, fon, zemin, arka plan, arka
GT
GD
C
H
L
M
O
based
/-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş;
USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel
GT
GD
C
H
L
M
O
basic
/ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli;
USER: temel, temel bir, basit, basic, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
basically
/ˈbeɪ.sɪ.kəl.i/ = ADVERB: temel olarak, aslında, esasında, kökünden;
USER: temel olarak, temelde, temel, esas, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
basis
/ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği;
USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
becomes
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olur, hale, hale gelir, haline gelir, haline
GT
GD
C
H
L
M
O
becoming
/bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran;
USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
been
/biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
being
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
believe
/bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak;
USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman
GT
GD
C
H
L
M
O
best
/best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf;
ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde;
VERB: yenmek, geçmek, alt etmek;
USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
beyond
/biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı;
PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte;
NOUN: öbür dünya, ahiret;
USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
bigger
/bɪɡ/ = USER: büyük, daha büyük, büyük bir, daha büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
biped
/ˈbaɪ.ped/ = ADJECTIVE: iki ayaklı;
USER: iki ayaklı, iki bacaklı, Đki ayaklı, biped, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
bit
/bɪt/ = NOUN: bit, gem, parça, uç, matkap, nebze, lokma, dizgin, kırıntı, bozuk para, eksik etek, delgi;
USER: bit, biraz, bitlik, biti, gem
GT
GD
C
H
L
M
O
blade
/bleɪd/ = NOUN: kılıç, bıçak ağzı, yaprak, uzun yaprak, kılıç kullanmakta usta kimse, laubali tip, sulu tip;
USER: kılıç, bıçak, blade, bıçağı, bıçağın
GT
GD
C
H
L
M
O
blocks
/blɒk/ = NOUN: blok, engel, kütük, makara, iki cadde arasındaki binalar, apartman, tutukluk, palanga, kütle, sıkışıklık;
VERB: engellemek, bloke etmek, durdurmak, tıkamak, kapamak, kalıplamak;
USER: blokları, bloklar, blok, blokların, engeller
GT
GD
C
H
L
M
O
bodies
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: organları, kuruluşları, organlar, organlarının, kuruluşlar
GT
GD
C
H
L
M
O
body
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu
GT
GD
C
H
L
M
O
bond
/bɒnd/ = NOUN: bağ, tahvil, bono, yapışma, senet, ilişki, yapıştırıcı, zincir, pranga, tutkal, harç ile duvar örme;
VERB: yapıştırmak, bağlamak, örmek, tutturmak, antrepoya koymak;
USER: bağ, tahvil, bağı, bond, bono
GT
GD
C
H
L
M
O
born
/bɔːn/ = ADJECTIVE: doğmuş, doğum;
USER: doğmuş, doğum, doğdu, doğan, doğumlu
GT
GD
C
H
L
M
O
both
/bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de;
USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki
GT
GD
C
H
L
M
O
brain
/breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse;
VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak;
USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki
GT
GD
C
H
L
M
O
brains
/breɪn/ = NOUN: beyin, kafa, zekâ;
USER: beyin, beyinleri, beynini, beyni, beyinlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
breakthroughs
/ˈbreɪk.θruː/ = NOUN: buluş, cepheyi yarıp geçme;
USER: devrimler, atılımlar, buluşlar, atılımları, buluşlarından
GT
GD
C
H
L
M
O
bridge
/brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç;
VERB: köprü kurmak, köprü yapmak;
USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü
GT
GD
C
H
L
M
O
bridges
/brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç;
VERB: köprü kurmak, köprü yapmak;
USER: köprüler, köprü, Bridges, köprüleri, köprülerin
GT
GD
C
H
L
M
O
brilliant
/ˈbrɪl.i.ənt/ = ADJECTIVE: parlak, zeki, görkemli, ışıl ışıl, berrak, parlak zekâlı, keskin zekâlı;
NOUN: pırlanta, üç puntoluk harf;
USER: parlak, görkemli, brilliant, parlak bir, mükemmel
GT
GD
C
H
L
M
O
brilliants
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
bringing
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme
GT
GD
C
H
L
M
O
build
/bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış;
VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek;
USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak
GT
GD
C
H
L
M
O
building
/ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman;
USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
call
/kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş;
VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek;
USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır
GT
GD
C
H
L
M
O
called
/kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
came
/keɪm/ = USER: geldi, gelen, çıktı, geldim, gelip
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
capabilities
/ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar;
USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini
GT
GD
C
H
L
M
O
capability
/ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar;
USER: yetenek, yeteneği, özelliği, kapasitesi, yeteneğine
GT
GD
C
H
L
M
O
capable
/ˈkeɪ.pə.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, kabiliyetli, becerikli, kapasiteye sahip, ehliyetli, duyarlı, etki altında kalabilen;
USER: yetenekli, yeteneğine, yeteneğine sahip, yeteneğine sahiptir, kapasitesine sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
carries
/ˈkær.i/ = VERB: taşımak, getirmek, götürmek, sağlamak, bulundurmak, kaldırmak, nakletmek, geçirmek, çekmek, elde etmek, menzili olmak, çakmak;
USER: taşır, taşıyan, taşımaktadır, taşıyor, taşıdığı
GT
GD
C
H
L
M
O
catch
/kætʃ/ = VERB: yakalamak, yetişmek, tutmak, çekmek, yakalanmak, anlamak, kavramak, takılmak;
NOUN: yakalama, av, tutma, bityeniği;
USER: yakalamak, catch, yakalamaya, yakalayabilirsiniz, yakalama
GT
GD
C
H
L
M
O
categories
/ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre;
USER: kategoriler, kategorileri, kategori, kategorilerde, kategoride
GT
GD
C
H
L
M
O
cells
/sel/ = NOUN: hücre, pil, göz, petek gözü, oda, toplumdan kaçan kimsenin kapandığı evi;
USER: hücreleri, hücreler, hücre, hücrelerin, hücrelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
changing
/ˈtʃeɪn.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: değişen;
NOUN: değiştirme, değişim, değişme, bozma;
USER: değişen, değiştirerek, değiştirme, değişiyor, değiştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
character
/ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı;
USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter
GT
GD
C
H
L
M
O
characteristic
/ˌkariktəˈristik/ = ADJECTIVE: karakteristik, tipik, özgün;
NOUN: özellik, nitelik, vasıf;
USER: karakteristik, özelliği, karakteristiği, özellik, karakteristik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
characters
/ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak;
USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden
GT
GD
C
H
L
M
O
civilization
/ˌsɪv.əl.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: medeniyet, uygarlık, medenileştirme, uygarlaştırma, medenilik;
USER: medeniyet, uygarlık, uygarlığının, uygarlığın, medeniyetin
GT
GD
C
H
L
M
O
clean
/kliːn/ = ADJECTIVE: temiz, saf, arı, pak, kusursuz, ak;
VERB: temizlemek, arındırmak, boşaltmak;
ADVERB: tamamen, iyice, temiz olarak;
USER: temiz, temizlemek, temizleyin, temizlenmesi, temizleme
GT
GD
C
H
L
M
O
code
/kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz;
VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak;
USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları
GT
GD
C
H
L
M
O
cognition
/kɒɡˈnɪʃ.ən/ = USER: biliş, bilişsel, bilişin, kognisyon, algı
GT
GD
C
H
L
M
O
cognitive
/ˈkɒɡ.nɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: kavrama ile ilgili, idrak ile ilgili;
USER: bilişsel, kognitif, zihinsel, biliflsel
GT
GD
C
H
L
M
O
cohesive
/kəʊˈhiː.sɪv/ = ADJECTIVE: yapışkan, bağlı, yapışık, yapışan;
USER: yapışkan, uyumlu, tutarlı, uyumlu bir, tutarlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
collaboration
/kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik;
USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle
GT
GD
C
H
L
M
O
come
/kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak;
NOUN: meni, sperma, bel;
USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel
GT
GD
C
H
L
M
O
comforting
/ˈkʌm.fə.tɪŋ/ = ADJECTIVE: rahatlatıcı, avutucu, teselli edici;
NOUN: rahatlatma;
USER: rahatlatıcı, teselli, rahatlatıcı bir, rahatlatır, rahatlatan
GT
GD
C
H
L
M
O
common
/ˈkɒm.ən/ = ADJECTIVE: ortak, yaygın, genel, bilinen, müşterek, sıradan, adi, olağan, alışılagelmiş, bayağı, kaba, alelâde, kaba saba;
NOUN: meydan, halka açık yer, park;
USER: ortak, yaygın, sık, ortak bir, genel, genel
GT
GD
C
H
L
M
O
commoner
/ˈkɒm.ən.ər/ = NOUN: halktan olan kimse, genel otlağı kullanma hakkı olan kimse;
USER: halktan olan kimse, halktan, commoner, yaygindir, avam
GT
GD
C
H
L
M
O
communicate
/kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek;
USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
compare
/kəmˈpeər/ = VERB: karşılaştırmak, kıyaslamak, karşılaştırılmak, benzetmek, benzemek, üstünlük derecesini göstermek;
USER: karşılaştırmak, karşılaştırın, karşılaştırma, karşılaştırabileceksiniz, karşılaştırabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
compassion
/kəmˈpæʃ.ən/ = NOUN: merhamet, sevgi, acıma, sevecenlik, şefkât;
USER: merhamet, şefkat, merhameti, şefkati, merhametin
GT
GD
C
H
L
M
O
compelling
/kəmˈpel.ɪŋ/ = ADJECTIVE: zorlayıcı, ilgi uyandıran, zorlayan, saygı uyandıran;
USER: zorlayıcı, çekici, zorlayıcı bir, ilgi çekici, etkileyici
GT
GD
C
H
L
M
O
complete
/kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek;
ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel;
USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
complexity
/kəmˈplek.sɪ.ti/ = NOUN: karmaşa, zorluk, karışıklık, güçlük;
USER: karmaşa, karmaşıklığı, karmaşıklık, karmaşıklığını, karmaşıklığına
GT
GD
C
H
L
M
O
computer
/kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin;
USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza
GT
GD
C
H
L
M
O
computing
/kəmˈpjuː.tɪŋ/ = VERB: hesaplamak, hesap etmek, bilgisayar kullanmak;
USER: bilgi işlem, bilgisayar, işlem, computing, hesaplama
GT
GD
C
H
L
M
O
concerted
/kənˈsɜː.tɪd/ = ADJECTIVE: toplu, kararlaştırılmış, düzenlenmiş, uyarlanmış;
USER: toplu, uyumlu, ortak, uyumlu bir, kararlaştırılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
consciousness
/ˈkɒn.ʃəs.nəs/ = NOUN: bilinç, şuur, zihin, akıl, idrak, his;
USER: bilinç, bilinci, bilincin, bilincinin, bilincini
GT
GD
C
H
L
M
O
consequences
/ˈkɒn.sɪ.kwəns/ = NOUN: sonuç, netice, önem, eser, semere;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
consider
/kənˈsɪd.ər/ = VERB: düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak, saymak, görmek, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde tutmak, addetmek, saygı göstermek, fikrinde olmak;
USER: düşünmek, düşünebilirsiniz, de düşünebilirsiniz, yerlerini de düşünebilirsiniz, dikkate
GT
GD
C
H
L
M
O
considerably
/kənˈsidər(ə)blē,-ˈsidrəblē/ = USER: önemli, önemli ölçüde, oldukça, ölçüde, ciddi
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
control
/kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk;
VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek;
USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda
GT
GD
C
H
L
M
O
conversation
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
conversational
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan;
USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
conversations
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme;
USER: konuşmaları, konuşmalar, görüşmeleri, konuşma, görüşmeler
GT
GD
C
H
L
M
O
coordinate
/kōˈArdənət/ = NOUN: koordinat, apsis, eşit şey;
ADJECTIVE: koordinat, koordine, eşit, düzenli;
VERB: koordine etmek, düzenlemek, uyum sağlamak;
USER: koordine, koordinat, koordine etmek, koordinasyonu, koordinatı
GT
GD
C
H
L
M
O
correctly
/kəˈrekt/ = USER: doğru, düzgün, doğru şekilde, doğru olarak, doğru bir
GT
GD
C
H
L
M
O
course
/kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış;
VERB: koşmak, akmak, koşturmak;
USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki
GT
GD
C
H
L
M
O
crafting
/krɑːft/ = USER: işçiliği, sanat, ustalık
GT
GD
C
H
L
M
O
crazy
/ˈkreɪ.zi/ = ADJECTIVE: deli, çılgın, çıldırmış, aptalca, salak, karmaşık, mecnun, derme çatma;
USER: deli, çılgın, crazy, çılgınca, çılgın bir
GT
GD
C
H
L
M
O
create
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur
GT
GD
C
H
L
M
O
creating
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken
GT
GD
C
H
L
M
O
creative
/kriˈeɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yaratıcı, oluşturan, neden olan;
USER: yaratıcı, yaratıcı bir, creative
GT
GD
C
H
L
M
O
creativity
/kriˈeɪ.tɪv/ = NOUN: yaratıcılık;
USER: yaratıcılık, yaratıcılığı, yaratıcılıklarını, yaratıcılığın, yaratıcılığınızı
GT
GD
C
H
L
M
O
critical
/ˈkrɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kritik, ciddi, hassas, eleştirici, titiz;
USER: kritik, eleştirel, önemli, kritik bir, önemlidir
GT
GD
C
H
L
M
O
d
/əd/ = NOUN: re, geçer not;
USER: d, Ge, B, M
GT
GD
C
H
L
M
O
data
/ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat;
USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
day
/deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem;
USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde
GT
GD
C
H
L
M
O
decision
/dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık;
USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının
GT
GD
C
H
L
M
O
deep
/diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde;
NOUN: derinlik, karanlık;
USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu
GT
GD
C
H
L
M
O
defense
/dɪˈfens/ = NOUN: savunma, koruma, korunma, davalı, sanık, savunma silahları, defans oyuncusu, himaye, doğrulama;
USER: savunma, defansın, savunması, defense, defans
GT
GD
C
H
L
M
O
design
/dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet;
VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek;
USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma
GT
GD
C
H
L
M
O
determine
/dɪˈtɜː.mɪn/ = VERB: belirlemek, saptamak, kararlaştırmak, sabitleştirmek, neden olmak, karara varmak, karara bağlanmak;
USER: belirlemek, tespit, belirlenmesi, belirler, saptamak
GT
GD
C
H
L
M
O
developed
/dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır;
USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
developing
/dɪˈvel.ə.pɪŋ/ = ADJECTIVE: gelişen, ilerleyen;
USER: gelişen, gelişmekte, gelişmekte olan, geliştirme, geliştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
dialog
= NOUN: diyalog, karşılıklı konuşma;
USER: diyalog, iletişim, iletişim kutusu, iletişim kutusunda, iletişim kutusunu
GT
GD
C
H
L
M
O
dick
/dɪk/ = NOUN: penis, çük, herif, dedektif, adam, kamış;
USER: penis, dick, aletini, yarak, sikini
GT
GD
C
H
L
M
O
died
/daɪ/ = ADJECTIVE: ölüm;
USER: ölüm, öldü, ölen, ölmüş, öldüğü, öldüğü
GT
GD
C
H
L
M
O
difference
/ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık;
USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı
GT
GD
C
H
L
M
O
directions
/daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi;
USER: tarifi, yol tarifi, yönleri, yönde, yön
GT
GD
C
H
L
M
O
disciplines
/ˈdɪs.ə.plɪn/ = NOUN: disiplin, bilim dalı, sıkı disiplin, otorite, denetim, baskı, sıkı düzen;
USER: disiplinler, disiplinleri, disiplinlerden, disiplinlerin, disiplinlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
discussing
/dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak;
USER: tartışmak, tartışırken, tartışılması, tartışmaya, tartışıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
divided
/diˈvīd/ = ADJECTIVE: bölünmüş, ayrılmış, farklı, ayrı;
USER: bölünmüş, ayrılmıştır, bölünmesiyle, ayrılır, bölünmüştür
GT
GD
C
H
L
M
O
do
/də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek;
NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do;
USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
doesn
/ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
doing
/ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı;
USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak
GT
GD
C
H
L
M
O
domain
/dəˈmeɪn/ = NOUN: alan, domain, ilgi alanı, mülk, malikâne, memleket, muhit, çevre, ülke;
USER: alan, domain, etki alanı, süreli etki alanı, alanı
GT
GD
C
H
L
M
O
don
/dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek;
NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman;
USER: don, değil, öyle, yapma, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
dream
/driːm/ = NOUN: hayal, rüya, düş, ideal, rüya görme, amaç, rüya gibi şey, nefis şey;
VERB: hayal etmek, hayal kurmak, rüya görmek, hayal görmek, rüyasında görmek;
USER: rüya, hayal, dream, düş, Hayalinizdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
earned
/ˌhɑːdˈɜːnd/ = VERB: kazanmak, para kazanmak, hak etmek;
USER: kazandı, Kazanılan, kazanmıştır, elde, kazandık
GT
GD
C
H
L
M
O
effort
/ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı;
USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek
GT
GD
C
H
L
M
O
elastic
/ɪˈlæs.tɪk/ = ADJECTIVE: elastik, esnek, lastikli, uyumlu;
NOUN: elastik şey, lastik bant, elastik kumaş;
USER: elastik, esnek, elastik bir, lastik, lastikli
GT
GD
C
H
L
M
O
electric
/ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici;
USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro
GT
GD
C
H
L
M
O
embedded
/ɪmˈbed.ɪd/ = VERB: gömmek, yerleştirmek, oturtmak, kafasına sokmak;
USER: gömülü, katıştırılmış, yerleşik, gömülü bir, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
emergence
/ɪˈmɜː.dʒəns/ = NOUN: çıkma;
USER: ortaya çıkması, ortaya, çıkması, ortaya çıkışı, çıkışı
GT
GD
C
H
L
M
O
emotional
/ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, hissi, heyecanlı, duyarlı, içli;
USER: duygusal, duygusal bir, emosyonel, duygu, duygulu
GT
GD
C
H
L
M
O
empathize
/ˈempəˌTHīz/ = USER: karşısındakinin duygularını hissetmek, empati, empati kurma, gelişemeyeceğini, duygularını hissetmek,
GT
GD
C
H
L
M
O
empowering
/ɪmˈpaʊə.rɪŋ/ = VERB: yetki vermek, izin vermek;
USER: güçlendirici, güçlendirilmesi, güçlendirme, güçlendirmek, güçlendirerek
GT
GD
C
H
L
M
O
energy
/ˈen.ə.dʒi/ = NOUN: enerji, güç, erke, kuvvet, gayret;
USER: enerji, enerjisi, enerjinin, enerjiyi
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enjoyed
/ɪnˈdʒɔɪ/ = VERB: hoşlanmak, tadını çıkarmak, zevk almak, yararlanmak, tadına varmak, sevmek, beğenmek, sahip olmak, hoşuna gitmek, haz almak;
USER: zevk, keyif aldım, yönlendiren taraf oldu, memnun, keyif, keyif
GT
GD
C
H
L
M
O
entertainment
/ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem;
USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
entrepreneur
/ˌɒn.trə.prəˈnɜːr/ = NOUN: girişimci, müteahhit, eğlence düzenleyicisi;
USER: girişimci, girişimcinin, bir girişimci, girişimcisi
GT
GD
C
H
L
M
O
equates
/ɪˈkweɪt/ = VERB: eşitlemek, kıyaslamak, eşit tutmak, eşit olmak, denklem ile göstermek;
USER: eşittir, eşitler, denk, eĢit, equates"
GT
GD
C
H
L
M
O
establishes
/ɪˈstæb.lɪʃ/ = VERB: kurmak, belirlemek, saptamak, yapmak, yerleştirmek, kanıtlamak, pekiştirmek;
USER: kurar, oluşturur, belirler, kurdu, kuran
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
eventually
/ɪˈven.tju.əl.i/ = ADVERB: sonunda, sonuçta, nihayet, neticede;
USER: sonunda, sonuçta, en sonunda, nihayetinde, eninde sonunda
GT
GD
C
H
L
M
O
evolution
/ˌiː.vəˈluː.ʃən/ = NOUN: evrim, gelişim, açılım, açılma, arka arkaya gelme, yayma, verme, kök alma;
USER: evrim, evrimi, evrimin, gelişimi, evrimini
GT
GD
C
H
L
M
O
evolve
/ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak;
USER: gelişmek, geliştirmek, gelişmeye, evrim, geliştikçe
GT
GD
C
H
L
M
O
examples
/ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders;
USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle
GT
GD
C
H
L
M
O
exceed
/ɪkˈsiːd/ = VERB: aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak;
USER: aşmak, aşan, fazla, aşması, geçemez
GT
GD
C
H
L
M
O
exchange
/ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa;
VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek;
USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz
GT
GD
C
H
L
M
O
expect
/ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak;
USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi
GT
GD
C
H
L
M
O
experiments
/ɪkˈsper.ɪ.mənt/ = NOUN: deneme, deney;
VERB: denemek, deney yapmak, deneye tabi tutmak;
USER: deneyler, deneyleri, deney, deneylerde, deneylerin
GT
GD
C
H
L
M
O
expression
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifade, ifadesi, anlatım, ekspresyonu, ekspresyon, ekspresyon
GT
GD
C
H
L
M
O
expressions
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
expressive
/ɪkˈspres.ɪv/ = ADJECTIVE: anlamlı, etkileyici, ifadeli, dokunaklı, canlı;
USER: anlamlı, etkileyici, ifade, anlatım, dışavurumcu
GT
GD
C
H
L
M
O
extremely
/ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta;
USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı
GT
GD
C
H
L
M
O
eye
/aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk;
ADJECTIVE: göz;
VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak;
USER: göz, gözü, gözün, göze, gözle
GT
GD
C
H
L
M
O
face
/feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır;
VERB: yüzleşmek, bakmak;
USER: yüz, yüzü, karşısında, yüze, yüzünü
GT
GD
C
H
L
M
O
faces
/feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır;
VERB: yüzleşmek, bakmak;
USER: yüzleri, yüzler, yüzlerini, yüz, yüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
facial
/ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait;
NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı;
USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal
GT
GD
C
H
L
M
O
facts
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçekler, gerçekleri, Gerçekler Karşılaşmalar, bilgiler, gerçeklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
fairly
/ˈfeə.li/ = ADVERB: oldukça, dürüstçe, epeyce, epey, adilane, adeta, açıkça, tam olarak, temiz, büsbütün, uygun bir şekilde, güzelce, safça, uygunca, tarafsızca, harfi harfine, dosdoğru;
USER: oldukça, adil, dürüstçe, epeyce
GT
GD
C
H
L
M
O
fall
/fɔːl/ = VERB: düşmek, yıkılmak, dökülmek, devrilmek, inmek;
NOUN: sonbahar, düşüş, düşme, dökülme, yıkılma, döküm, çöküş;
USER: düşmek, sonbahar, düşüş, düşme, düşmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
family
/ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme;
ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait;
USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin
GT
GD
C
H
L
M
O
famous
/ˈfeɪ.məs/ = ADJECTIVE: ünlü, meşhur, tanınmış, mükemmel, tatminkâr;
USER: ünlü, meşhur, ünlüdür, ünlü bir, tanınmış, tanınmış
GT
GD
C
H
L
M
O
fashion
/ˈfæʃ.ən/ = NOUN: moda, tarz, biçim, adet, üslup, kılık kıyafet, dış görünüş, yüksek tabaka;
VERB: biçimlendirmek, yapmak, uydurmak;
USER: moda, şekilde, fashion
GT
GD
C
H
L
M
O
fat
/fæt/ = NOUN: yağ, içyağı;
ADJECTIVE: yağlı, şişman, şişko, tombul, dolgun, kilolu, şişkin, semiz;
VERB: şişmanlatmak, semirtmek;
USER: yağ, yağlı, şişman, yağı, şişko
GT
GD
C
H
L
M
O
favorable
/ˈfāv(ə)rəbəl/ = ADJECTIVE: olumlu, uygun, elverişli, avantajlı, lehte, müsait, faydalı, taraftar, iyi niyetli, tatminkâr;
USER: olumlu, uygun, elverişli, olumlu bir, uygun bir
GT
GD
C
H
L
M
O
feel
/fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek;
NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi;
USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
feeling
/ˈfiː.lɪŋ/ = NOUN: duygu, hissetme, his, dokunma, dokunma hissi, izlenim, şefkât;
ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, duyarlı, canlı;
USER: duygu, hissi, hissediyor, hissediyorum, hissediyorsun
GT
GD
C
H
L
M
O
feelings
/ˈfiː.lɪŋ/ = NOUN: duygular, gönül;
USER: duygular, duygularını, duyguları, duygu, duyguların
GT
GD
C
H
L
M
O
few
/fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt;
NOUN: az miktar;
USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı
GT
GD
C
H
L
M
O
fiction
/ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman;
USER: kurgu, Fiction, Roman, kurmaca, Sanat edebiyatı
GT
GD
C
H
L
M
O
fictions
/ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman;
USER: kurgular, kurguları, kurmacalar, kurmaca film, kurmaca
GT
GD
C
H
L
M
O
fields
/fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı;
VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak;
USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların
GT
GD
C
H
L
M
O
filled
/-fɪld/ = ADJECTIVE: dolu, dolmuş;
USER: dolu, doldurulur, doldurulmuş, doldurdu, doludur
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
fires
/faɪər/ = USER: yangınlar, yangınları, yangın, ateş, yangınların
GT
GD
C
H
L
M
O
first
/ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen;
ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce;
NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey;
USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle
GT
GD
C
H
L
M
O
five
/faɪv/ = USER: beş
GT
GD
C
H
L
M
O
floors
/flɔːr/ = NOUN: kat, zemin, taban, döşeme, pist, düzlük;
VERB: şaşırtmak, döşemek, yere yıkmak, yenmek, afallatmak, köklemek, tam gaz vermek;
USER: zemin, kat, zeminler, katlı, katlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
fluid
/ˈfluː.ɪd/ = NOUN: sıvı, akıcı madde;
ADJECTIVE: sıvı, akışkan, akıcı, değişken, istikrarsız;
USER: sıvı, akışkan, sıvısı, sıvının, hidroliği
GT
GD
C
H
L
M
O
fmri
= USER: fMRI, fMRG
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
force
/fɔːs/ = VERB: zorlamak;
NOUN: kuvvet, güç, zorlama, zor, şiddet, baskı, geçerlilik, etki, birlik, yürürlük, kudret;
USER: zorlamak, kuvvet, zorla, zorlar, güç
GT
GD
C
H
L
M
O
form
/fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter;
VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak;
USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde
GT
GD
C
H
L
M
O
former
/ˈfɔː.mər/ = ADJECTIVE: eski, önceki, geçmiş, sabık, geçen;
NOUN: biçimlendirici, gövde, sınıf öğrencisi;
USER: eski, önceki, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
foundation
/faʊnˈdeɪ.ʃən/ = NOUN: temel, vakıf, kuruluş, fondöten, kurum, tesis, kurma, esas, korse, asıl, astar, makyaj altı kremi;
USER: temel, vakıf, temeli, temelini, kuruluşundan
GT
GD
C
H
L
M
O
founded
/found/ = ADJECTIVE: kurulmuş, kuruluş tarihi;
USER: kurulmuş, kurdu, kurulan, kurulmuştur, kuruldu
GT
GD
C
H
L
M
O
founder
/ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü;
VERB: çökmek, sakatlanmak, batmak, yıkılmak, boşa çıkmak, saplanıp kalmak;
USER: kurucu, kurucusu, Founder, kurucusudur, kurucularından
GT
GD
C
H
L
M
O
fractured
/ˈfræk.tʃər/ = ADJECTIVE: kırık, çatlak;
USER: kırık, kırıklı, çatlaklı, çatlak, kırılmış
GT
GD
C
H
L
M
O
frame
/freɪm/ = NOUN: çerçeve, kare, şasi, iskelet, yapı, çatı, beden, sera, tezgâh;
VERB: çerçevelemek, düzenlemek, uydurmak;
USER: çerçeve, kare, çerçevesi, frame, çerçevenin
GT
GD
C
H
L
M
O
friend
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaş, Arkadaşına, Arkadaşınıza, arkadaşım, arkadaşı
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
future
/ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme;
ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli;
USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe
GT
GD
C
H
L
M
O
general
/ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef;
NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri;
USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde
GT
GD
C
H
L
M
O
generational
/ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = USER: kuşak, nesiller, kuşaklar, kuşaksal, nesiller arası
GT
GD
C
H
L
M
O
genie
/ˈdʒiː.ni/ = NOUN: cin, peri;
USER: cin, genie, cini, cinim, peri
GT
GD
C
H
L
M
O
genius
/ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı;
USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
getting
/ɡet/ = NOUN: edinme;
USER: almak, elde, alma, alıyorsanız, oluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
give
/ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek;
NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık;
USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver
GT
GD
C
H
L
M
O
glue
/ɡluː/ = NOUN: tutkal, yapıştırıcı, zamk;
VERB: yapıştırmak, tutkallamak, yapışmak, dikkatini vermek;
USER: tutkal, yapıştırıcı, tutkalı, yapışkan, glue
GT
GD
C
H
L
M
O
glued
/ɡluː/ = VERB: yapıştırmak, tutkallamak, yapışmak, dikkatini vermek;
USER: yapıştırılmış, yapıştırılır, yapışık, yapıştırılabilir, tutkallı
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
goals
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller
GT
GD
C
H
L
M
O
going
/ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo;
ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan;
USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
golden
/ˈɡəʊl.dən/ = ADJECTIVE: altın, altın sarısı, altın gibi, üstün, türünün en iyisi;
USER: altın, golden, altın bir, altın sarısı
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
got
/ɡɒt/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: var, aldım, got, lazım, aldı
GT
GD
C
H
L
M
O
greater
/ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
groups
/ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo;
VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak;
USER: gruplar, grupları, grup, grupların, gruplarının
GT
GD
C
H
L
M
O
had
/hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip
GT
GD
C
H
L
M
O
happened
/ˈhæp.ən/ = ADJECTIVE: olmuş;
USER: olmuş, oldu, ne, ne oldu, meydana, meydana
GT
GD
C
H
L
M
O
hard
/hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı;
ADVERB: sert, sıkı;
USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur
GT
GD
C
H
L
M
O
hardware
/ˈhɑːd.weər/ = NOUN: donanım, hırdavat, nalbur, teçhizat, hırdavatçı dükkânı;
USER: donanım, donanımı, Hardware, donanımın, Madeni
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hawk
/hɔːk/ = NOUN: şahin, atmaca, doğan, açgözlü ve saldırgan tip, sertlik yanlısı politikacı, boğazını temizleme;
VERB: boğazını temizlemek, avlanmak, avlamak, seyyar satıcılık yapmak, işportacılık yapmak, çıkarmak;
USER: şahin, hawk, atmaca, kartal, doğan
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
head
/hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl;
ADJECTIVE: baş, baştaki;
USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı
GT
GD
C
H
L
M
O
heartland
/ˈhɑːtland/ = NOUN: can damarı, kâlbi, en önemli yeri;
USER: kâlbi, can damarı, heartland, kalbi, damarı,
GT
GD
C
H
L
M
O
heavy
/ˈhev.i/ = ADJECTIVE: ağır, şiddetli, aşırı, çok, sert, önemli, kaba, ağdalı, baskın, fırtınalı;
ADVERB: çok, ağır şekilde;
USER: ağır, yoğun, ağır bir, heavy, şiddetli
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
hewitt
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
historically
/spiːk/ = USER: tarihsel, tarihsel olarak, tarihi, geçmişte
GT
GD
C
H
L
M
O
history
/ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları;
USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
hold
/həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak;
NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar;
USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma
GT
GD
C
H
L
M
O
hopes
/həʊp/ = NOUN: umut, ümit, beklenti;
VERB: ummak, ümit etmek, beklemek, istemek, arzu etmek;
USER: umut, umuyor, umut ediyor, umduğunu, ümit, ümit
GT
GD
C
H
L
M
O
hot
/hɒt/ = ADJECTIVE: sıcak, ateşli, seksi, kızgın, acı, acılı, yeni, taze, şehvetli, sert, heyecanlı;
ADVERB: kızgın;
USER: sıcak, hot, sıcak bir, ateşli, seksi
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
however
/ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde;
ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da;
USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
humanoid
/ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,
GT
GD
C
H
L
M
O
humans
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
USER: insanlar, insan, insanlarda, insanların, insanlara
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
identities
/aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik;
USER: kimlikler, kimlikleri, kimliklerini, kimliklerin, kimlik
GT
GD
C
H
L
M
O
identity
/aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik;
USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
imagination
/ɪˌmædʒ.ɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hayal, hayal gücü, imgelem, tasavvur, hayal etme, kuruntu;
USER: hayal, hayal gücü, hayal gücünü, hayal gücünün, hayal gücünüzü
GT
GD
C
H
L
M
O
imaginations
/ɪˌmædʒ.ɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hayal, hayal gücü, imgelem, tasavvur, hayal etme, kuruntu;
USER: hayal, hayal güçlerini, hayal gücü, hayallerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
imagine
/ɪˈmædʒ.ɪn/ = VERB: düşünmek, hayal etmek, tasavvur etmek, düşlemek, hayal kurmak, farzetmek, sanmak, kafasında canlandırmak;
USER: hayal etmek, düşünmek, hayal, düşünün, tahmin
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
inappropriate
/ˌinəˈprōprē-it/ = ADJECTIVE: uygunsuz, uygun olmayan, yersiz, uymaz;
USER: uygunsuz, olarak bildirin, bildirin, uygun olmayan, uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
include
/ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak;
USER: dahil, içerir, bulunmaktadır, vardır, şunlardır
GT
GD
C
H
L
M
O
including
/ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan;
ADJECTIVE: içeren;
USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren
GT
GD
C
H
L
M
O
increasingly
/ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak;
USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan
GT
GD
C
H
L
M
O
incredibly
/ɪnˈkred.ɪ.bli/ = USER: inanılmaz, son derece, inanılmaz derecede, derece, derece
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
initiative
/ɪˈnɪʃ.ə.tɪv/ = NOUN: girişim, ilk adım, girişkenlik, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkı;
ADJECTIVE: ilk, ön, başlatan, neden olan;
USER: girişim, girişimi, inisiyatif, inisiyatifi, girişimin
GT
GD
C
H
L
M
O
inspire
/ɪnˈspaɪər/ = VERB: ilham vermek, aşılamak, esinlemek, uyandırmak, canlandırmak, telkin etmek, yaymak, içine çekmek, sebep olmak, soluk almak;
USER: ilham vermek, ilham, ilham kaynağı, esin kaynağı, ilham veriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
integrate
/ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek;
USER: birleştirmek, entegre, bütünleştirmek, entegrasyon, tümleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligence
/inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse;
USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligent
/inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta;
USER: akıllı, zeki, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
interact
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli
GT
GD
C
H
L
M
O
interacting
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interactions
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
interacts
/ˌɪn.təˈrækt/ = NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, etkileşime girer, etkileşir
GT
GD
C
H
L
M
O
interface
/ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz;
USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini
GT
GD
C
H
L
M
O
interfacing
/ˈɪn.tə.feɪs/ = USER: arayüz, arabirim, ara yüz, arayüzleri, interfacing
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
intuitive
/ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: sezgisel, sezgileri güçlü;
USER: sezgisel, sezgisel bir, kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
intuitively
/ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = USER: sezgisel, sezgisel olarak, sezgisel bir, içgüdüsel, intuitively
GT
GD
C
H
L
M
O
invention
/ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan;
USER: buluş, buluşun, buluşa, buluşta
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
isn
/ˈɪz.ənt/ = USER: değil, değil mi, değil mi
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
jeopardy
/ˈdʒep.ə.di/ = NOUN: tehlike, risk, riziko;
USER: tehlike, tehlikeye, tehlikede, jeopardy, tehlike altında
GT
GD
C
H
L
M
O
jet
/dʒet/ = NOUN: jet, jet uçağı, fışkırma, oltu taşı, fıskıye, jet motoru, karakehribar;
ADJECTIVE: simsiyah, kapkara;
VERB: fışkırtmak, jet ile uçmak;
USER: jet, Projeleri, jeti, Projeler, püskürtmeli
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
k
= USER: l, M, ben, lt, Sol
GT
GD
C
H
L
M
O
keep
/kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince;
NOUN: matem türküsü;
VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak;
USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak
GT
GD
C
H
L
M
O
key
/kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi;
ADJECTIVE: kilit, ana;
VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak;
USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit
GT
GD
C
H
L
M
O
kids
/kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi;
USER: çocuklar, çocuk, çocukları, çocukların, kids
GT
GD
C
H
L
M
O
kind
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli;
USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir
GT
GD
C
H
L
M
O
kinds
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
USER: türlü, tür, çeşit, çeşitleri, türde
GT
GD
C
H
L
M
O
kitty
/ˈkɪ.ti/ = NOUN: pisi, kedicik, ortaya konan para, pot;
USER: pisi, kitty, kedi, kedicik
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
labeled
/ˈleɪ.bəl/ = USER: etiketli, etiketlenmiş, etiketlenir, etiketlenmiştir, işaretlenmiş
GT
GD
C
H
L
M
O
laboratory
/ˈlabrəˌtôrē/ = NOUN: laboratuvar;
USER: laboratuvar, laboratuar, Laboratuvarı, laboratuvarda, laboratuarı
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
large
/lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri;
USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
largely
/ˈlɑːdʒ.li/ = ADVERB: çok, genellikle, genelde, başlıca, fazlasıyla, bolca;
USER: çok, büyük ölçüde, ölçüde, büyük oranda, çoğunlukla
GT
GD
C
H
L
M
O
later
/ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan;
USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
level
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç;
VERB: dengelemek;
ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst;
USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde
GT
GD
C
H
L
M
O
levels
/ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza;
VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek;
USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
lipid
/ˈlɪp.ɪd/ = USER: lipid, lipit, yağ
GT
GD
C
H
L
M
O
liquid
/ˈlɪk.wɪd/ = NOUN: sıvı, likit madde;
ADJECTIVE: sıvı, likit, akıcı, berrak, ıslak, saydam;
USER: sıvı, likit, sıvının, sıvısı
GT
GD
C
H
L
M
O
literally
/ˈlɪt.ər.əl.i/ = ADVERB: harfi harfine;
USER: harfi harfine, tam anlamıyla, anlamıyla, kelimenin tam anlamıyla, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
little
/ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü;
ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç;
NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman;
USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az
GT
GD
C
H
L
M
O
lives
/laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
looking
/ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
looks
/lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen
GT
GD
C
H
L
M
O
lot
/lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip;
VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak;
USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
love
/lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar;
VERB: sevmek;
USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor
GT
GD
C
H
L
M
O
low
/ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü;
ADVERB: alçak, ucuz;
USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
machines
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi
GT
GD
C
H
L
M
O
made
/meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili;
USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
magazine
/ˌmæɡ.əˈziːn/ = NOUN: dergi, şarjör, fişek haznesi, cephanelik;
USER: dergi, dergisi, dergisinin, dergisinde, derginin
GT
GD
C
H
L
M
O
magic
/ˈmædʒ.ɪk/ = NOUN: büyü, sihir, sihirbazlık, büyücülük;
USER: büyü, Magic, sihirli, sihir, sihirli bir, sihirli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
major
/ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca;
NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse;
VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak;
USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
making
/ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi;
USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım
GT
GD
C
H
L
M
O
manufacturing
/ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak;
USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde
GT
GD
C
H
L
M
O
mass
/mæs/ = NOUN: kitle, kütle, yığın, küme, aşai rabbani ayini, aşai rabbani ayini müziği;
VERB: yığmak, toplamak, kümelemek;
USER: kitle, kütle, toplu, kütlesi, kitlesel
GT
GD
C
H
L
M
O
material
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş;
ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri;
USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal
GT
GD
C
H
L
M
O
materials
/məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez;
USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri
GT
GD
C
H
L
M
O
matter
/ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap;
VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak;
USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
maybe
/ˈmeɪ.bi/ = ADVERB: belki, olabilir;
USER: belki, belki de, da belki, olabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
meaning
/mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik;
ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı;
USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir
GT
GD
C
H
L
M
O
meaningful
/ˈmiː.nɪŋ.fəl/ = ADJECTIVE: anlamlı;
USER: anlamlı, anlamlı bir, anlamlıdır, olarak anlamlı, anlam
GT
GD
C
H
L
M
O
means
/miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet;
USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına
GT
GD
C
H
L
M
O
mechanics
/məˈkanik/ = NOUN: mekanik, hareket bilimi;
USER: mekanik, mekaniği, mekaniğinin, mekaniğinde, mekaniğine
GT
GD
C
H
L
M
O
mental
/ˈmen.təl/ = ADJECTIVE: zihinsel, ruhsal, akıl, zekâ;
USER: zihinsel, ruhsal, ruh, akıl, mental, mental
GT
GD
C
H
L
M
O
mere
/mɪər/ = ADJECTIVE: sırf, sade, katkısız, saf;
NOUN: göl;
USER: sırf, sadece, sadece bir, yalnızca, salt
GT
GD
C
H
L
M
O
merely
/ˈmɪə.li/ = ADVERB: sadece, ancak, yalnız, sırf, sade;
USER: sadece, yalnızca, ancak, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
might
/maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor;
VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, might, belki, belki
GT
GD
C
H
L
M
O
million
/ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon;
USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona
GT
GD
C
H
L
M
O
mimicry
/ˈmɪm.ɪk/ = NOUN: taklit, taklitçilik, taklit etme, benzerlik, benzeme;
USER: taklit, mimicry, taklitçilik, mimik, taklitçiliği
GT
GD
C
H
L
M
O
mind
/maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek;
VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek;
USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun
GT
GD
C
H
L
M
O
mine
/maɪn/ = PRONOUN: benim, benimki;
NOUN: maden, mayın, maden ocağı, lağım, torpil, memba;
VERB: mayın döşemek, kazıp çıkarmak, tünel kazmak, sinsice bozmak, maden işletmek, kazmak;
USER: benim, mayın, maden, madeni, mine
GT
GD
C
H
L
M
O
mobility
/məʊˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: hareketlilik, değişkenlik, akışkanlık;
USER: hareketlilik, mobilite, hareketliliği, hareket, hareketliliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
model
/ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune;
ADJECTIVE: model, örnek olan;
VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak;
USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin
GT
GD
C
H
L
M
O
modern
/ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl;
NOUN: modern kimse;
USER: modern, modern bir, çağdaş
GT
GD
C
H
L
M
O
moment
/ˈməʊ.mənt/ = NOUN: an, moment, önem, nüfuz;
USER: an, andan, anda, şu, anı, anı
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motors
/ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina;
USER: motorlar, motorları, motor, motorların, motorlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
move
/muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil;
VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak;
USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek
GT
GD
C
H
L
M
O
movement
/ˈmuːv.mənt/ = NOUN: hareket, akım, manevra, işleme, bağırsakların çalışması;
USER: hareket, hareketi, hareketin, hareketinin, hareketini
GT
GD
C
H
L
M
O
movie
/ˈmuː.vi/ = NOUN: film, sinema;
USER: film, filmi, filmin, Ekleyen, movie
GT
GD
C
H
L
M
O
movies
/ˈmuː.vi/ = NOUN: filmler, sinema;
USER: filmler, film, filmleri, sinema, filmlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
myths
/mɪθ/ = NOUN: efsane, mit, hayali şey;
USER: mitler, Mitleri, myths, efsaneler, efsaneleri
GT
GD
C
H
L
M
O
named
/neɪm/ = ADJECTIVE: adlı, denilen;
USER: adlı, adında, adlandırılmış, isimli, adı
GT
GD
C
H
L
M
O
narrow
/ˈnær.əʊ/ = ADJECTIVE: dar, sınırlı, kısıtlı;
VERB: daraltmak, daralmak, kısmak;
USER: dar, dar bir, Daralt, ince, sınırlı
GT
GD
C
H
L
M
O
nasa
/ˈnæs.ə/ = USER: nasa, NASA'nın
GT
GD
C
H
L
M
O
national
/ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli;
NOUN: vatandaş, yurttaş;
USER: ulusal, National, milli, ulusal bir
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
naturally
/ˈnætʃ.ər.əl.i/ = ADVERB: doğal olarak, elbette, doğuştan;
USER: doğal olarak, doğal, doğal bir, elbette, elbette
GT
GD
C
H
L
M
O
need
/niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk;
VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak;
USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
next
/nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki;
ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik;
PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse;
ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra;
USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
nice
/naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas;
USER: güzel, hoş, güzeldi
GT
GD
C
H
L
M
O
no
/nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red;
USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
novel
/ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman;
ADJECTIVE: yeni, yeni çıkmış, acayip;
USER: roman, yeni, romanı, yeni bir, romanından
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
numerals
/ˈnjuː.mə.rəl/ = NOUN: rakam, sayı, adet, sayı belirten sözcük;
USER: rakamları, sayılar, rakamlar, sayıları, Sayi
GT
GD
C
H
L
M
O
nurture
/ˈnɜː.tʃər/ = VERB: beslemek, yetiştirmek, büyütmek, terbiye etmek;
NOUN: terbiye, yetiştirme, besleme, bakım, yiyecek;
USER: beslemek, terbiye, yetiştirmek, yetiştirme, besleyen
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
often
/ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça;
USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
okay
/ˌəʊˈkeɪ/ = ADJECTIVE: iyi, makbul;
NOUN: olur, okey, onay, tasdik, akey;
VERB: okeylemek, onaylamak, tasdiklemek;
USER: tamam, iyi, tamam mı, okay, tamam mý
GT
GD
C
H
L
M
O
old
/əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart;
NOUN: eski zamanlar;
USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
once
/wʌns/ = NOUN: bir kere;
ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden;
CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez;
USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
operating
= ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat;
USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
order
/ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi;
VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek;
USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni
GT
GD
C
H
L
M
O
organization
/ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye;
USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü
GT
GD
C
H
L
M
O
other
/ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası;
ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki;
ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka;
USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
ourselves
/ˌaʊəˈselvz/ = PRONOUN: kendimizi, kendimiz, kendimize, bizler;
USER: kendimizi, kendimize, kendimiz
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
part
/pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı;
ADJECTIVE: kısmen, kısmi;
VERB: ayrılmak;
USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
particular
/pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı;
NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler;
USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli
GT
GD
C
H
L
M
O
path
/pɑːθ/ = NOUN: yol, patika, yörünge, pist, meslek;
USER: yol, yolu, yolunu, yolunda, path
GT
GD
C
H
L
M
O
pave
/peɪv/ = VERB: kaldırım döşemek;
USER: kaldırım döşemek, açmak, açacak, açmıştı, açacaktır
GT
GD
C
H
L
M
O
pc
/ˌpiːˈsiː/ = USER: pc, bilgisayar, adet, PC'ye, Adt
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
perception
/pəˈsep.ʃən/ = NOUN: algı, algılama, idrak, sezgi, kavrama, seziş, basiret, idrak yeteneği, sezme, tahsil;
USER: algı, algılama, algısı, algısını, algılaması
GT
GD
C
H
L
M
O
perceptions
/pəˈsep.ʃən/ = NOUN: algı, algılama, idrak, sezgi, kavrama, seziş, basiret, idrak yeteneği, sezme, tahsil;
USER: algıları, algılamaları, algılarını, algı, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
person
/ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden;
USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı
GT
GD
C
H
L
M
O
personality
/ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik;
USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe
GT
GD
C
H
L
M
O
phd
/ˌpiː.eɪtʃˈdiː/ = USER: doktora, phd, Doktora Derecesi, Doktora Konu
GT
GD
C
H
L
M
O
phenomenal
/fəˈnɒm.ɪ.nəl/ = ADJECTIVE: olağanüstü, harika, doğal olaylarla ilgili;
USER: olağanüstü, olağanüstü bir, phenomenal
GT
GD
C
H
L
M
O
physical
/ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut;
NOUN: muayene, sağlık kontrolü;
USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel
GT
GD
C
H
L
M
O
physics
/ˈfɪz.ɪks/ = NOUN: fizik;
USER: fizik, Fiziği, fiziğin, Physics, fizikte
GT
GD
C
H
L
M
O
pieces
/pēs/ = NOUN: parçalar;
USER: parçalar, adet, parçaları, parça, adettir
GT
GD
C
H
L
M
O
place
/pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk;
VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak;
USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place
GT
GD
C
H
L
M
O
platform
/ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça;
USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform
GT
GD
C
H
L
M
O
pockets
/ˈpɒk.ɪt/ = NOUN: cepler, torbalar, gözaltı torbaları;
USER: cepler, cepleri, ceplerinde, cep, ceplerine
GT
GD
C
H
L
M
O
point
/pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an;
VERB: göstermek, işaret etmek;
USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya
GT
GD
C
H
L
M
O
pointer
/ˈpɔɪn.tər/ = NOUN: işaretçi, gösterge, ibre, iğne, zağar, av köpeği, anlamlı söz, iğneleme, ima, kinaye, büyükayının iki büyük işaret yıldızı;
USER: işaretçi, işaretçisi, işaretçiyi, işaretçisini, gösterici
GT
GD
C
H
L
M
O
portrait
/ˈpɔː.trət/ = NOUN: portre, tasvir, vesikalık fotoğraf, betimleme;
USER: portre, Portrait, dikey, portresi, portresini
GT
GD
C
H
L
M
O
possible
/ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun;
NOUN: rekor;
USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan
GT
GD
C
H
L
M
O
potentially
/pəˈten.ʃəl.i/ = USER: potansiyel, potansiyel olarak, olası, potansiyeli, olasılıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
power
/paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât;
VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek;
USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji
GT
GD
C
H
L
M
O
predict
/prɪˈdɪkt/ = VERB: önceden haber vermek, kehanette bulunmak;
USER: tahmin, önceden, öngörmek, önceden tahmin, tahmin etmek
GT
GD
C
H
L
M
O
presence
/ˈprez.əns/ = NOUN: varlık, hazır bulunma, huzur, varoluş, yapı, tavır, ön, protokol görevlileri;
USER: varlık, varlığı, varlığını, varlığında, varlığının
GT
GD
C
H
L
M
O
presences
/ˈprez.əns/ = NOUN: varlık, hazır bulunma, huzur, varoluş, yapı, tavır, ön, protokol görevlileri;
USER: varlıkları, varlıklarında, mevcudiyetlerini, sunumlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
present
/ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki;
VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak;
NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an;
USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze
GT
GD
C
H
L
M
O
pretty
/ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif;
ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce;
USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş
GT
GD
C
H
L
M
O
previous
/ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan;
USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce
GT
GD
C
H
L
M
O
previously
/ˈpriː.vi.əs.li/ = ADVERB: önceden, evvelce, bundan önce;
USER: önceden, önce, daha önce, önceki, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
problem
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan;
USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz
GT
GD
C
H
L
M
O
problems
/ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez;
USER: sorunları, sorunlar, sorun, sorunlarına, problemleri, problemleri
GT
GD
C
H
L
M
O
processing
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama;
USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
produced
/prəˈd(y)o͞os,prō-/ = ADJECTIVE: üretilmiş;
USER: üretilmiş, üretilen, üretilmektedir, üretilir, üretti, üretti
GT
GD
C
H
L
M
O
product
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
project
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin
GT
GD
C
H
L
M
O
projects
/ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan;
VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak;
USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
propulsion
/prəˈpʌl.ʃən/ = NOUN: itme, yürütme, ileriye sürme, yürütücü güç;
USER: itme, tahrik, sevk, itme gücü, itici
GT
GD
C
H
L
M
O
prototype
/ˈprəʊ.tə.taɪp/ = NOUN: prototip, ilk örnek, orijinal, asıl örnek;
USER: prototip, prototipi, prototype, prototipini, prototipin
GT
GD
C
H
L
M
O
prove
/pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak;
USER: kanıtlamak, ispat, kanıtlayabilirim, ispatlamak, kanıtlamaya
GT
GD
C
H
L
M
O
psychology
/saɪˈkɒl.ə.dʒi/ = NOUN: psikoloji, ruhbilim, ruh hali;
USER: psikoloji, psikolojisi, psikolojinin, psikolojisinin, Psychology
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
push
/pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret;
VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak;
USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas
GT
GD
C
H
L
M
O
pushes
/pʊʃ/ = USER: iter, iten, itiyor, zorlayan, zorluyor
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
question
/ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma;
VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak;
USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya
GT
GD
C
H
L
M
O
quickly
/ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak;
USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
range
/reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak;
VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek;
USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reaction
/riˈæk.ʃən/ = NOUN: reaksiyon, tepki, tepkime, gericilik, irtica, tepme, alerji, geri tepme, karşı kuvvet;
USER: tepki, reaksiyon, reaksiyonu, tepkime, reaksiyona
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
realistic
/ˌrɪəˈlɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: gerçekçi, realist, gerçeğe uygun;
USER: gerçekçi, gerçekçi bir, realist, gerçeğe uygun
GT
GD
C
H
L
M
O
reality
/riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler;
USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
reason
/ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон;
VERB: расуђивати, промислити;
USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
recognition
/ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama;
USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
recognize
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması
GT
GD
C
H
L
M
O
recognizes
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek;
USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
reflect
/rɪˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek;
USER: yansıtmak, yansıtacak, yansıtmaktadır, yansıtan, yansıtır
GT
GD
C
H
L
M
O
regard
/rɪˈɡɑːd/ = NOUN: saygı, itibar, dikkat, önem, takdir, hürmet, bakış, nazar, ilişki;
VERB: saymak, bakmak, göz önüne almak;
USER: saygı, dikkat, saymak, kabul, görüyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
regards
/rɪˈɡɑːd/ = NOUN: selamlar, hürmetler, iyi dilekler;
USER: ilgili, Saygılarımızla, açısından, konusunda, ilişkin
GT
GD
C
H
L
M
O
remember
/rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek;
USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
reporter
/rɪˈpɔː.tər/ = NOUN: muhabir, raportör, haberci, muhbir, bilgi veren kimse;
USER: muhabir, muhabiri, gazeteci, raportör, haberci
GT
GD
C
H
L
M
O
research
/ˈrēˌsərCH,riˈsərCH/ = NOUN: araştırma, inceleme, arama, etüt, arama çalışmaları;
ADJECTIVE: araştırma;
VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak;
USER: araştırma, araştırmalar, araştırması, araştırmaları, araştırmanın
GT
GD
C
H
L
M
O
respected
/rɪˈspek.tɪd/ = ADJECTIVE: itibarlı, hatırı sayılır;
USER: itibarlı, saygın, saygı, saygın bir, saygı duyulan
GT
GD
C
H
L
M
O
respond
/rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek;
USER: cevap vermek, yanıtlamak, yanıt, cevap, yanıt vermek
GT
GD
C
H
L
M
O
responds
/rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek;
USER: yanıt, cevap, yanıt verir, tepki, cevap verir
GT
GD
C
H
L
M
O
result
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuç, neden, yol, sonuçlanabilir, sebep
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
robot
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
ADJECTIVE: robot, otomatik;
USER: robot, robotu, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
robotic
/rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic
GT
GD
C
H
L
M
O
robotics
/rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim
GT
GD
C
H
L
M
O
robots
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların
GT
GD
C
H
L
M
O
rudimentary
/ˌruː.dɪˈmen.tər.i/ = ADJECTIVE: temel, ilkel, tam gelişmemiş, dumura uğramış;
USER: ilkel, temel, rudimenter, gelişmemiş, ilkel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
runner
/ˈrʌn.ər/ = NOUN: koşucu, atlet, ray, çark, ulak, haberci, dağıtıcı, çığırtkan, kaçakçı, yarışçı, yarış atı, saban demiri, palanga ipi;
USER: koşucu, Runner, atlet, koşucusu, yolluk
GT
GD
C
H
L
M
O
running
/ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme;
ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan;
USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
safe
/seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak;
NOUN: kasa, çelik kasa;
USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası
GT
GD
C
H
L
M
O
said
/sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen;
USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti
GT
GD
C
H
L
M
O
sake
/seɪk/ = NOUN: hatır;
USER: hatır, uğruna, aşkına, adına, iyiliği
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
san
GT
GD
C
H
L
M
O
saw
/sɔː/ = NOUN: testere, bıçkı, atasözü;
VERB: testere ile kesmek, bıçkı ile kesmek;
USER: testere, gördüm, gördü, gördük, gördüğümüz, gördüğümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
say
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim
GT
GD
C
H
L
M
O
says
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der
GT
GD
C
H
L
M
O
scaffold
/ˈskæf.əʊld/ = NOUN: iskele, yapı iskelesi, darağacı;
VERB: yapı iskelesi kurmak, iskele kurmak;
USER: iskele, iskelesi, inşaat iskelesi, scaffold, yapı iskelesi
GT
GD
C
H
L
M
O
scan
/skæn/ = VERB: taramak, incelemek, görüntülemek, göz atmak, ekranda görüntülemek, bakmak, vezin ile okumak, vezin analizi yapmak;
NOUN: elektronik âletle tarama;
USER: taramak, tarama, tarar, tarayın, tarayabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
scans
/skæn/ = NOUN: elektronik âletle tarama;
USER: tarar, tarama, taramaları, tarayan, tarayarak
GT
GD
C
H
L
M
O
science
/saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri;
USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
scientists
/ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin;
USER: bilim adamları, bilim, bilim adamlarının, bilim adamı, bilim insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
second
/ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı;
ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli;
VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek;
USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
seeing
/si:/ = NOUN: görme;
CONJUNCTION: madem, mademki;
PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için;
USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
seek
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak
GT
GD
C
H
L
M
O
seeking
/siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak;
USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
seem
/sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek;
USER: görünmek, görünüyor, gibi, gibi görünüyor, görünebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
seen
/siːn/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
USER: görüldü, görülen, görülme, görülme tarihi, görülmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
self
/self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar;
PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel;
ADJECTIVE: aynı, düz renkli;
USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
sheep
/ʃiːp/ = NOUN: koyun, koyun gibi tip, ezik kimse, süklüm püklüm tip;
USER: koyun, sheep, koyunlar, koyunların, koyunu
GT
GD
C
H
L
M
O
should
/ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı;
USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken
GT
GD
C
H
L
M
O
shouldn
/ˈʃʊd.ənt/ = USER: olmamalı, shouldn, olmaman
GT
GD
C
H
L
M
O
shows
/ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek;
USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor
GT
GD
C
H
L
M
O
simple
/ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam;
NOUN: kocakarı ilacı;
USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir
GT
GD
C
H
L
M
O
since
/sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri;
CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için;
PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana;
USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
smarter
/smɑːt/ = USER: daha akıllı, akıllı, zeki, akıllı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
socially
/ˈsəʊ.ʃəl.i/ = USER: sosyal, toplumsal, sosyal olarak, sosyal açıdan, sosyal kullanıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
solutions
/səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme;
USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
solve
/sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak;
USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
some
/səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok;
PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir;
ADVERB: biraz;
USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
sometimes
/ˈsʌm.taɪmz/ = ADVERB:
GT
GD
C
H
L
M
O
sophisticated
/səˈfistəˌkāt/ = ADJECTIVE: sofistike, gelişmiş, ileri, çok yönlü, kültürlü, komplike, bilgili, içerikli, tecrübeli, entellektüel, bilge, pişkin, kaşarlanmış, düşünceli, çokbilmiş, yapmacık;
USER: gelişmiş, sofistike, karmaşık, sofistike bir, gelişmiş bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sort
/sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite;
VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek;
USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü
GT
GD
C
H
L
M
O
source
/sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak;
USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
space
/speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre;
VERB: boşluk bırakmak;
USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
speaker
/ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör;
USER: konuşmacı, hoparlör, hoparlörü, hoparlörün, hoparlörden
GT
GD
C
H
L
M
O
specialty
/ˈspeʃ.əl.ti/ = NOUN: uzmanlık, ihtisas, spesiyalite, özellik, özel ürün, özel ilgi, özgü şey, mühürlü sözleşme, özel şey, ayrıcalık, özel anlaşma;
USER: uzmanlık, Özel, otel, Özellikli, Diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
speech
/spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma;
USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
spoken
/ˈspəʊ.kən/ = ADJECTIVE: konuşulan, konuşma, konuşan;
USER: konuşulan, Konuştuğum, sözlü, konuşulur, konuşulmaktadır, konuşulmaktadır
GT
GD
C
H
L
M
O
stage
/steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece, tabaka, iskele, menzil, erim, mikroskop lâmı;
VERB: sahnelemek, hazırlamak, düzenlemek, sahneye koymak, yönlendirmek;
USER: sahne, aşama, aşamasında, aşamada, evre
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
startling
/ˈstɑː.tl̩ɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, ürkütücü, korkutucu, ürkünç;
USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, ürkütücü, korkutucu
GT
GD
C
H
L
M
O
states
/steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece;
USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler
GT
GD
C
H
L
M
O
statistic
/stəˈtɪs.tɪk/ = NOUN: istatistik, istatistik bilimi;
USER: istatistik, istatistiği, İstatistikleri, Statistik, istatistiğini
GT
GD
C
H
L
M
O
stiff
/stɪf/ = ADJECTIVE: sert, katı, zor, gergin, yoğun, tutulmuş, dik, zorlu, koyu, çetin;
NOUN: ceset, ölü;
USER: sert, sıkı bir, sert bir, katı, zor
GT
GD
C
H
L
M
O
stitch
/stɪtʃ/ = NOUN: dikiş, ilmek, ilmik, sancı, giyecek, bıçak gibi saplanan acı;
VERB: dikiş yapmak, dikişle süslemek, ciltlemek;
USER: dikiş, ilmek, dikiü, dikişi, stitch
GT
GD
C
H
L
M
O
strides
/straɪd/ = NOUN: gelişme;
USER: gelişme, adımlar, atılımlar, adımlarla, ilerlemeler
GT
GD
C
H
L
M
O
study
/ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil;
VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek;
USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
subtle
/ˈsʌt.əl/ = ADJECTIVE: ince, incelikli, hoş, zekice, zeki, tatlı, çözümü zor, ustaca yapılmış;
USER: ince, ince bir, zarif, süptil, hafif
GT
GD
C
H
L
M
O
succeeds
/səkˈsiːd/ = VERB: başarılı olmak, başarmak, başarıya ulaşmak, sonra gelmek, yerine geçmek, varisi olmak;
USER: başarılı, başarılı olur, başarır, oluyor, başarırsa
GT
GD
C
H
L
M
O
success
/səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse;
USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının
GT
GD
C
H
L
M
O
such
/sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar;
PRONOUN: bu gibi, o gibi;
ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça;
USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
surpass
/səˈpɑːs/ = VERB: aşmak, geçmek, üstün olmak, baskın çıkmak;
USER: aşmak, aşan, aşacak, geride, geçemez
GT
GD
C
H
L
M
O
surprising
/səˈpraɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, hayret verici;
USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, sürpriz, şaşırtıcıdır
GT
GD
C
H
L
M
O
surreal
/səˈrɪəl/ = USER: gerçeküstü, gerçeküstü bir, surreal, sürreal, gerçek üstü
GT
GD
C
H
L
M
O
sustainable
/səˈstānəbəl/ = USER: sürdürülebilir, sürdürülebilir bir
GT
GD
C
H
L
M
O
sympathy
/ˈsɪm.pə.θi/ = NOUN: sempati, acıma, sevgi, duygudaşlık, ilgi, halden anlama, acısını paylaşma;
USER: sempati, sempatisini, sempatisi, sempatiyi, bir sempati
GT
GD
C
H
L
M
O
system
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin
GT
GD
C
H
L
M
O
systems
/ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman;
USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
t
/tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
tackling
/ˈtæk.l̩/ = VERB: ele almak, uğraşmak, yakalamak, başarmak, becermek, topu ayağından almak, girişmek, koyulmak;
USER: mücadele, mücadelede, ele, ile mücadele, üstesinden
GT
GD
C
H
L
M
O
takes
/teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak;
NOUN: tutma;
USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
taking
/tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş;
ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı;
USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak
GT
GD
C
H
L
M
O
talks
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
tapestry
/ˈtæp.ɪ.stri/ = NOUN: goblen, duvara asılan işli örtü;
USER: goblen, Tapestry, duvar halısı, halısı, dokusunun
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
ted
/ted/ = VERB: otları çevirerek kurutmak;
USER: ted, Ted'in
GT
GD
C
H
L
M
O
tedx
= USER: TEDx, seçtiği tüm TEDx,
GT
GD
C
H
L
M
O
tell
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
terminator
/ˈtərməˌnātər/ = USER: terminatör, terminator, sonlandırıcı, terminatörü, sonlandırıcıyı
GT
GD
C
H
L
M
O
terms
/tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat;
USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
thank
/θæŋk/ = NOUN: teşekkür;
VERB: teşekkür etmek, şükretmek;
USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz
GT
GD
C
H
L
M
O
thanks
/θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür;
USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
theory
/ˈθɪə.ri/ = NOUN: teori, kuram, nazariye;
USER: teori, teorisi, teorisinin, kuramı, teorisini
GT
GD
C
H
L
M
O
there
/ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda;
PRONOUN: şuradaki;
USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
things
/θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka;
USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri
GT
GD
C
H
L
M
O
think
/θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak;
USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
thinking
/ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur;
ADJECTIVE: düşünce, düşünen;
USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
thought
/θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey;
ADJECTIVE: sanılan;
USER: düşünce, düşündüm, düşünmüş, düşünülmektedir, sanıyordum, sanıyordum
GT
GD
C
H
L
M
O
through
/θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca;
PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca;
ADJECTIVE: kesintisiz, direkt;
USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
today
/təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde;
USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
tools
/tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış;
VERB: aletle işlemek, araba kullanmak;
USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri
GT
GD
C
H
L
M
O
topic
/ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu;
USER: konu, konuyu, başlık, konuda, konusu
GT
GD
C
H
L
M
O
transition
/trænˈzɪʃ.ən/ = NOUN: geçiş, intikal, hal değişikliği;
ADJECTIVE: geçiş, değişme;
USER: geçiş, geçişi, geçişin, bir geçiş, geçişte
GT
GD
C
H
L
M
O
tremendous
/trɪˈmen.dəs/ = ADJECTIVE: muazzam, çok büyük, heybetli, kocaman, koskocaman;
USER: muazzam, büyük, büyük bir, muazzam bir, çok büyük
GT
GD
C
H
L
M
O
trends
/trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil;
USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends
GT
GD
C
H
L
M
O
try
/traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak;
NOUN: deneme, çaba, atış hakkı;
USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
unintended
/ˌəninˈtendid/ = ADJECTIVE: kasıtsız, istemeden yapılan;
USER: kasıtsız, istenmeyen, beklenmeyen, istenmeden, istenmeyen bir
GT
GD
C
H
L
M
O
unite
/jʊˈnaɪt/ = VERB: birleştirmek, birleşmek, kaynaşmak, bağlamak, birlik olmak, bitişmek, evlenmek;
USER: birleştirmek, araya, birleştirme, birleşmeye, birleştirmeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
university
/ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite;
ADJECTIVE: üniversite;
USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi
GT
GD
C
H
L
M
O
unscripted
/ˌənˈskriptid/ = ADJECTIVE: önceden yazılmamış, yazıdan okunmamış;
USER: önceden yazılmamış, senaryosuz, unscripted, metne dayalı, doğaçlama,
GT
GD
C
H
L
M
O
unstructured
/ˌənˈstrəkCHərd/ = USER: yapılandırılmamış, yapısal olmayan, yapısız, yapılanmamış
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
useful
/ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar;
USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
vacuum
/ˈvæk.juːm/ = NOUN: vakum, boşluk, emme;
ADJECTIVE: vakumlu;
VERB: elektrik süpürgesi ile temizlemek;
USER: vakum, elektrikli, vakumlu, elektrik, vakumla
GT
GD
C
H
L
M
O
various
/ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit;
USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
victor
/ˈvɪk.tər/ = NOUN: galip, kazanan, fatih;
ADJECTIVE: galip, kazanan;
USER: galip, victor, zafer, muzaffer, galibi
GT
GD
C
H
L
M
O
video
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
ADJECTIVE: video, ekran;
USER: video, videoyu, görüntü, ekran
GT
GD
C
H
L
M
O
visual
/ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir;
NOUN: taslak, kroki, görsel araç;
USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
vs
= USER: vs, v
GT
GD
C
H
L
M
O
walk
/wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti;
VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak;
USER: yürüyüş, yürümek, yürüyerek, yürüme, yürümeye, yürümeye
GT
GD
C
H
L
M
O
walt
GT
GD
C
H
L
M
O
warm
/wɔːm/ = ADJECTIVE: sıcak, ılık, sıcacık, samimi, sıcak tutan, canlı, taze, hararetli, heyecanlı;
VERB: ısıtmak, ısınmak, samimileşmek;
NOUN: ısınma, sıcakça yer;
USER: sıcak, sıcak bir, ılık, warm
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
watch
/wɒtʃ/ = VERB: izlemek, seyretmek, bakmak, gözlemek, kollamak, dikkat etmek, gözetlemek, beklemek;
NOUN: saat, seyretme, nöbet, kol saati;
USER: izlemek, seyretmek, izlenebilmesi, izleyebilirsiniz, izle
GT
GD
C
H
L
M
O
water
/ˈwɔː.tər/ = NOUN: su, sular, sıvı, su birikintisi, kaplıca suyu, karasuları;
ADJECTIVE: su, suluboya;
VERB: sulamak, su almak, su vermek, sulandırmak;
USER: su, suyu, suyun, suda, suya
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
ways
/-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза;
USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
well
/wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda;
ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş;
NOUN: kuyu;
USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
where
/weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden;
PRONOUN: yer, nere;
CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde;
USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere
GT
GD
C
H
L
M
O
whether
/ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer;
USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
white
/waɪt/ = NOUN: beyaz, ak;
ADJECTIVE: beyaz, ak, solgun, zararsız, temiz, masum, terbiyeli;
USER: beyaz, beyaz bir, white, white
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
wired
/waɪəd/ = ADJECTIVE: telli;
USER: telli, kablolu, kablolu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
wisdom
/ˈwɪz.dəm/ = NOUN: bilgelik, akıl, hikmet, irfan, akıllılık, ilim;
USER: bilgelik, bilgeliği, akıl, hikmet, bilgeliğini
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
working
/ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı;
ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel;
USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
works
/wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm;
USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
worldwide
/ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel;
USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
worry
/ˈwʌr.i/ = NOUN: endişe, kaygı, merak, dert, üzüntü, acı, karın ağrısı, silkeleme, ısırıp silkeleme;
VERB: endişelenmek, kaygılanmak, endişelendirmek, üzülmek, üzmek, tedirgin olmak, endişe etmek, merak etmek, rahatsız etmek, merakta kalmak, rahatsız olmak, ısırıp silkelemek, sinirlenmek, hırpalamak, taciz etmek, zorlamak;
USER: endişe, endişelenmenize, Merak, endişelenmeyin, endişelenmenize gerek
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
writer
/ˈraɪ.tər/ = NOUN: yazar, yazan;
USER: yazar, yazarı, yazıcı, yazarın, bir yazar
GT
GD
C
H
L
M
O
wrote
/rəʊt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak;
USER: yazdı, yazdığı, yazdım, yazmıştır, yazıldı
GT
GD
C
H
L
M
O
years
/jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş;
USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır
GT
GD
C
H
L
M
O
yielding
/ˈjiːl.dɪŋ/ = ADJECTIVE: verimli, yumuşak, kazançlı, uysal;
USER: verimli, veren, elde edilmiştir, getirisi, getirili
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
young
/jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi;
NOUN: küçük, yavru;
USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
zoo
/zuː/ = NOUN: hayvanat bahçesi;
USER: hayvanat bahçesi, Zoo, bahçesi, hayvanat bahçesinde, hayvanat bahçesine
692 words