Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
ability /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi

GT GD C H L M O
able /ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen; USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
achieve /əˈtʃiːv/ /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: ulaşmak, elde, elde etmek, sağlamak, başarmak

GT GD C H L M O
achieved /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: elde, sağlanır, sağlanmıştır

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
actions /ˈæk.ʃən/ = NOUN: eylem, hareket, faaliyet, etki, dava, davranış, çalışma, amel, çarpışma, etkileme, olayların gelişimi; USER: eylemler, eylemleri, eylem, işlemleri, eylemlerin

GT GD C H L M O
actually /ˈæk.tʃu.ə.li/ = ADVERB: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, sahiden, sahi; USER: aslında, gerçekten, gerçekte, fiilen, doğrusu, doğrusu

GT GD C H L M O
add /æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak; USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir

GT GD C H L M O
adept /əˈdept/ = NOUN: usta, uzman, üstâd; ADJECTIVE: usta, becerikli, mahir, ehil; USER: usta, Adept, becerikli, uzmanlar, konusunda uzmanlar

GT GD C H L M O
affect /əˈfekt/ = VERB: etkilemek, dokunmak, numarası yapmak, yaşamak, taslamak, sarsmak, üzmek, bozmak, sevmek, hoşlanmak, tutmak, etki etmek; NOUN: arzu, heyecan; USER: etkilemek, etkileyebilir, etkileyen, etkiler, etkilemez

GT GD C H L M O
again /əˈɡenst/ = ADVERB: tekrar, yeniden, yine, bir daha, gene, ayrıca, üstelik; USER: tekrar, yeniden, yine, daha, again, again

GT GD C H L M O
age /eɪdʒ/ = NOUN: yaş, çağ, yaşlılık, devir, asır, reşit olma, erginlik; VERB: yaşlandırmak, yaşlanmak, ihtiyarlamak, yıpratmak, kocamak; USER: yaş, yaşı, yaşın, yaşına, yaşını

GT GD C H L M O
agent /ˈeɪ.dʒənt/ = NOUN: ajan, temsilci, acenta, etken, etmen, faktör, etkili olan kimse, distribütör, yapan kimse; USER: ajan, madde, maddesi, ajanı, aracı

GT GD C H L M O
agriculture /ˈagriˌkəlCHər/ = NOUN: tarım, ziraat, çiftçilik; USER: tarım, Ziraat, tarımda, tarımın, tarıma

GT GD C H L M O
aims /eɪm/ = NOUN: amaç, hedef, hedefleme, nişan alma, niyet, gaye, erek; VERB: hedeflemek, çalışmak, yöneltmek, nişan almak, kastetmek; USER: hedefliyor, amaçlamaktadır, hedeflemektedir, amaçlar, amacı

GT GD C H L M O
alive /əˈlaɪv/ = ADJECTIVE: canlı, hayatta, sağ, diri, yaşayan, hayat dolu, farkında, elektrik yüklü; USER: canlı, hayatta, yaşıyor, diri, sağ

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allow /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin vermek, izin, sağlar, olanak, izin verir

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
already /ɔːlˈred.i/ = ADVERB: zaten, önceden, şimdiden, çoktan, bile; USER: zaten, önceden, önce, şimdiden, çoktan, çoktan

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
amazing /əˈmeɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, ilginç, hayret verici, şaşılacak, hayran eden; USER: şaşırtıcı, inanılmaz, amazing, muhteşem, inanılmaz bir

GT GD C H L M O
amazingly /əˈmeɪ.zɪŋ/ = USER: inanılmaz, şaşırtıcı, şaşırtıcı derecede, inanılmaz derecede, şaşılacak

GT GD C H L M O
among /əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına; USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
analyzed /ˈæn.əl.aɪz/ = VERB: analiz etmek, çözümlemek, incelemek, araştırmak, tahlil etmek; USER: analiz, incelendiğinde, incelenmiştir, incelendi, analizi

GT GD C H L M O
anchors /ˈæŋ.kər/ = NOUN: çapa, demir, sunucu, dayanak noktası, güven kaynağı, lenger, açık oturum yöneticisi; USER: çapa, Çapalar, ankraj, ankrajlar, dübel

GT GD C H L M O
ancient /ˈeɪn.ʃənt/ = ADJECTIVE: eski, çok eski, eskiden kalma; USER: eski, antik, eski bir, kadim, çok eski

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
android /ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot; USER: android, robot

GT GD C H L M O
androids /ˈæn.drɔɪd/ = NOUN: android, insan şeklinde robot; USER: androidler, Androids, androidlerin, androidleri, Android'ler

GT GD C H L M O
animating /ˈæn.ɪ.mət/ = VERB: hareketlendirmek, canlandırmak, diriltmek, anime etmek, neşelendirmek; USER: animasyon, animasyon uygulanmamış, animasyonlar da, animasyonlar da hazırlayabilirsiniz, animasyonlar,

GT GD C H L M O
animation /ˌæn.ɪˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: animasyon, canlandırma, heyecan, canlılık, şevk, çizgi film yapma; USER: animasyon, animasyonu, Canlandırma, Animation, Sana & Animasyon

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
anybody /ˈen.iˌbɒd.i/ = PRONOUN: kimse, herhangi biri, hiç kimse, kim olsa; USER: kimse, herkes, kimseye, kimseyi, kimsenin

GT GD C H L M O
applause /əˈplɔːz/ = NOUN: alkış, beğeni; USER: alkış, alkışlar, alkışlarla, alkışları, applause

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
approach /əˈprəʊtʃ/ = NOUN: yaklaşım, yaklaşma, girişim, yol, yanaşma, teşebbüs; VERB: yaklaşmak, yanaşmak, varmak, ulaşmak, ele almak, koyulmak; USER: yaklaşım, yaklaşımı, bir yaklaşım, yaklaşımın, yaklaşımla

GT GD C H L M O
appropriate /əˈprəʊ.pri.ət/ = ADJECTIVE: uygun, yerinde, özgü, has, biçilmiş kaftan, yakışık alır; VERB: ayırmak, özelleştirmek, kendine mâletmek, iç etmek, üstüne oturmak, el koymak; USER: uygun, uygun bir, ilgili, uygun olan, gerekli

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
arrival /əˈraɪ.vəl/ = NOUN: varış, geliş, gelme, varma, mal girişi, gözükme, gelen şey, ortaya çıkma; USER: varış, varıştan, değişikliğin varış, İptalin varış, varışta

GT GD C H L M O
art /ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık; ADJECTIVE: sanat, sanatsal; USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının

GT GD C H L M O
artificial /ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti; USER: yapay, suni, yapay bir, yapma

GT GD C H L M O
artistic /ɑːˈtɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: artistik, güzel sanatlarla ilgili, sanatçı ruhlu; USER: artistik, sanatsal, sanat, sanatsal bir

GT GD C H L M O
artistry /ˈɑː.tɪ.stri/ = NOUN: sanatçılık, yetenek, sanat yeteneği, güzel sanatlarla uğraşma; USER: sanatçılık, yetenek, sanat, sanatı, sanatının

GT GD C H L M O
arts /ɑːt/ = NOUN: hile, kurnazlık, şeytanlık, edebiyat ve beşeri ilimler; USER: sanat, sanatları, Sanatlar, Arts, sanatı

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
assemble /əˈsem.bl̩/ = VERB: birleştirmek, toplamak, monte etmek, parçaları birleştirmek, çevirmek, toplanmak, toplantı yapmak; USER: birleştirmek, monte, araya, montajı, montaj

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
audio /ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme; USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik

GT GD C H L M O
awakening /əˈweɪ.kən.ɪŋ/ = NOUN: uyanış, uyanma, ikaz, uykudan kalkma; ADJECTIVE: uyandıran; USER: uyanış, uyanışı, uyanma, uyanışın, uyanan

GT GD C H L M O
awards /əˈwɔːd/ = NOUN: ödül, karar, hüküm, tazminat, ödenek, mükâfat; VERB: vermek, hükmetmek, karar vermek, ihale etmek; USER: ödül, ödüller, ödülleri, ödülü, ödüllerini

GT GD C H L M O
babies /ˈbeɪ.bi/ = NOUN: bebek, çocuk, yavru, piliç, çocuksu kimse, eser, sorumluluk; USER: bebekler, bebeklerin, bebek, bebeklerde, bebekleri

GT GD C H L M O
back /bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt; ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki; ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe; USER: geri, arka, tekrar, sırt, back

GT GD C H L M O
background /ˈbæk.ɡraʊnd/ = NOUN: zemin, geçmiş, fon, arka plân, özgeçmiş, geçmiş deneyimler, sosyal çevre, geri plân; USER: geçmiş, fon, zemin, arka plan, arka

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
basic /ˈbeɪ.sɪk/ = ADJECTIVE: temel, basit, ana, esas, bazal, silisli; USER: temel, temel bir, basit, basic, ana

GT GD C H L M O
basically /ˈbeɪ.sɪ.kəl.i/ = ADVERB: temel olarak, aslında, esasında, kökünden; USER: temel olarak, temelde, temel, esas, aslında

GT GD C H L M O
basis /ˈbeɪ.sɪs/ = NOUN: temel, esas, ilke, kaynak, kaide, üs, prensip, köken, belkemiği; USER: temel, esas, olarak, temelinde, bazında

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
become /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur

GT GD C H L M O
becomes /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olur, hale, hale gelir, haline gelir, haline

GT GD C H L M O
becoming /bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran; USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
being /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın

GT GD C H L M O
believe /bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak; USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
beyond /biˈjɒnd/ = ADVERB: ötesinde, öte, aşırı; PREPOSITION: ötesinde, ötesine, öteye, ötesi, götürmez, ötede, haricinde, ayrıca, -den öte; NOUN: öbür dünya, ahiret; USER: ötesinde, ötesine, dışında, öteye, dışındaki

GT GD C H L M O
big /bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi; ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle; USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman

GT GD C H L M O
bigger /bɪɡ/ = USER: büyük, daha büyük, büyük bir, daha büyük bir

GT GD C H L M O
biped /ˈbaɪ.ped/ = ADJECTIVE: iki ayaklı; USER: iki ayaklı, iki bacaklı, Đki ayaklı, biped, robotun

GT GD C H L M O
bit /bɪt/ = NOUN: bit, gem, parça, uç, matkap, nebze, lokma, dizgin, kırıntı, bozuk para, eksik etek, delgi; USER: bit, biraz, bitlik, biti, gem

GT GD C H L M O
blade /bleɪd/ = NOUN: kılıç, bıçak ağzı, yaprak, uzun yaprak, kılıç kullanmakta usta kimse, laubali tip, sulu tip; USER: kılıç, bıçak, blade, bıçağı, bıçağın

GT GD C H L M O
blocks /blɒk/ = NOUN: blok, engel, kütük, makara, iki cadde arasındaki binalar, apartman, tutukluk, palanga, kütle, sıkışıklık; VERB: engellemek, bloke etmek, durdurmak, tıkamak, kapamak, kalıplamak; USER: blokları, bloklar, blok, blokların, engeller

GT GD C H L M O
bodies /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: organları, kuruluşları, organlar, organlarının, kuruluşlar

GT GD C H L M O
body /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu

GT GD C H L M O
bond /bɒnd/ = NOUN: bağ, tahvil, bono, yapışma, senet, ilişki, yapıştırıcı, zincir, pranga, tutkal, harç ile duvar örme; VERB: yapıştırmak, bağlamak, örmek, tutturmak, antrepoya koymak; USER: bağ, tahvil, bağı, bond, bono

GT GD C H L M O
born /bɔːn/ = ADJECTIVE: doğmuş, doğum; USER: doğmuş, doğum, doğdu, doğan, doğumlu

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
brain /breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse; VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak; USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki

GT GD C H L M O
brains /breɪn/ = NOUN: beyin, kafa, zekâ; USER: beyin, beyinleri, beynini, beyni, beyinlerinin

GT GD C H L M O
breakthroughs /ˈbreɪk.θruː/ = NOUN: buluş, cepheyi yarıp geçme; USER: devrimler, atılımlar, buluşlar, atılımları, buluşlarından

GT GD C H L M O
bridge /brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç; VERB: köprü kurmak, köprü yapmak; USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü

GT GD C H L M O
bridges /brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç; VERB: köprü kurmak, köprü yapmak; USER: köprüler, köprü, Bridges, köprüleri, köprülerin

GT GD C H L M O
brilliant /ˈbrɪl.i.ənt/ = ADJECTIVE: parlak, zeki, görkemli, ışıl ışıl, berrak, parlak zekâlı, keskin zekâlı; NOUN: pırlanta, üç puntoluk harf; USER: parlak, görkemli, brilliant, parlak bir, mükemmel

GT GD C H L M O
brilliants

GT GD C H L M O
bring /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir

GT GD C H L M O
bringing /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme

GT GD C H L M O
build /bɪld/ = NOUN: yapı, vücut yapısı, yaradılış; VERB: kurmak, inşa etmek, yapmak, örmek, güvenmek, inşaatçılık yapmak, bel bağlamak, toplamak, toplanmak, kümelenmek; USER: inşa etmek, kurmak, yapı, inşa, oluşturmak

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
built /ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi; USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
came /keɪm/ = USER: geldi, gelen, çıktı, geldim, gelip

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
capabilities /ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar; USER: yetenekleri, yeteneklerini, özellikleri, yetenekler, özelliklerini

GT GD C H L M O
capability /ˌkāpəˈbilitē/ = NOUN: yetenek, kapasite, kabiliyet, güç, iktidar; USER: yetenek, yeteneği, özelliği, kapasitesi, yeteneğine

GT GD C H L M O
capable /ˈkeɪ.pə.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, kabiliyetli, becerikli, kapasiteye sahip, ehliyetli, duyarlı, etki altında kalabilen; USER: yetenekli, yeteneğine, yeteneğine sahip, yeteneğine sahiptir, kapasitesine sahip

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
carries /ˈkær.i/ = VERB: taşımak, getirmek, götürmek, sağlamak, bulundurmak, kaldırmak, nakletmek, geçirmek, çekmek, elde etmek, menzili olmak, çakmak; USER: taşır, taşıyan, taşımaktadır, taşıyor, taşıdığı

GT GD C H L M O
catch /kætʃ/ = VERB: yakalamak, yetişmek, tutmak, çekmek, yakalanmak, anlamak, kavramak, takılmak; NOUN: yakalama, av, tutma, bityeniği; USER: yakalamak, catch, yakalamaya, yakalayabilirsiniz, yakalama

GT GD C H L M O
categories /ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre; USER: kategoriler, kategorileri, kategori, kategorilerde, kategoride

GT GD C H L M O
cells /sel/ = NOUN: hücre, pil, göz, petek gözü, oda, toplumdan kaçan kimsenin kapandığı evi; USER: hücreleri, hücreler, hücre, hücrelerin, hücrelerinin

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
changing /ˈtʃeɪn.dʒɪŋ/ = ADJECTIVE: değişen; NOUN: değiştirme, değişim, değişme, bozma; USER: değişen, değiştirerek, değiştirme, değişiyor, değiştirmek

GT GD C H L M O
character /ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı; USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter

GT GD C H L M O
characteristic /ˌkariktəˈristik/ = ADJECTIVE: karakteristik, tipik, özgün; NOUN: özellik, nitelik, vasıf; USER: karakteristik, özelliği, karakteristiği, özellik, karakteristik bir

GT GD C H L M O
characters /ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak; USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden

GT GD C H L M O
civilization /ˌsɪv.əl.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: medeniyet, uygarlık, medenileştirme, uygarlaştırma, medenilik; USER: medeniyet, uygarlık, uygarlığının, uygarlığın, medeniyetin

GT GD C H L M O
clean /kliːn/ = ADJECTIVE: temiz, saf, arı, pak, kusursuz, ak; VERB: temizlemek, arındırmak, boşaltmak; ADVERB: tamamen, iyice, temiz olarak; USER: temiz, temizlemek, temizleyin, temizlenmesi, temizleme

GT GD C H L M O
code /kəʊd/ = NOUN: kod, şifre, kanun, yasa, kural, yönetmelik, tüzük, prensipler, yasa kitabı, kılavuz; VERB: kodlamak, şifrelemek, numaralamak; USER: kod, kodu, kodunu, code, Kodları

GT GD C H L M O
cognition /kɒɡˈnɪʃ.ən/ = USER: biliş, bilişsel, bilişin, kognisyon, algı

GT GD C H L M O
cognitive /ˈkɒɡ.nɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: kavrama ile ilgili, idrak ile ilgili; USER: bilişsel, kognitif, zihinsel, biliflsel

GT GD C H L M O
cohesive /kəʊˈhiː.sɪv/ = ADJECTIVE: yapışkan, bağlı, yapışık, yapışan; USER: yapışkan, uyumlu, tutarlı, uyumlu bir, tutarlı bir

GT GD C H L M O
collaboration /kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik; USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
comforting /ˈkʌm.fə.tɪŋ/ = ADJECTIVE: rahatlatıcı, avutucu, teselli edici; NOUN: rahatlatma; USER: rahatlatıcı, teselli, rahatlatıcı bir, rahatlatır, rahatlatan

GT GD C H L M O
common /ˈkɒm.ən/ = ADJECTIVE: ortak, yaygın, genel, bilinen, müşterek, sıradan, adi, olağan, alışılagelmiş, bayağı, kaba, alelâde, kaba saba; NOUN: meydan, halka açık yer, park; USER: ortak, yaygın, sık, ortak bir, genel, genel

GT GD C H L M O
commoner /ˈkɒm.ən.ər/ = NOUN: halktan olan kimse, genel otlağı kullanma hakkı olan kimse; USER: halktan olan kimse, halktan, commoner, yaygindir, avam

GT GD C H L M O
communicate /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
compare /kəmˈpeər/ = VERB: karşılaştırmak, kıyaslamak, karşılaştırılmak, benzetmek, benzemek, üstünlük derecesini göstermek; USER: karşılaştırmak, karşılaştırın, karşılaştırma, karşılaştırabileceksiniz, karşılaştırabilirsiniz

GT GD C H L M O
compassion /kəmˈpæʃ.ən/ = NOUN: merhamet, sevgi, acıma, sevecenlik, şefkât; USER: merhamet, şefkat, merhameti, şefkati, merhametin

GT GD C H L M O
compelling /kəmˈpel.ɪŋ/ = ADJECTIVE: zorlayıcı, ilgi uyandıran, zorlayan, saygı uyandıran; USER: zorlayıcı, çekici, zorlayıcı bir, ilgi çekici, etkileyici

GT GD C H L M O
complete /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel; USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye

GT GD C H L M O
complex /ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik; NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey; USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır

GT GD C H L M O
complexity /kəmˈplek.sɪ.ti/ = NOUN: karmaşa, zorluk, karışıklık, güçlük; USER: karmaşa, karmaşıklığı, karmaşıklık, karmaşıklığını, karmaşıklığına

GT GD C H L M O
computer /kəmˈpjuː.tər/ = NOUN: bilgisayar, elektronik beyin; USER: bilgisayar, bilgisayarı, bilgisayara, bilgisayarda, bilgisayarınıza

GT GD C H L M O
computing /kəmˈpjuː.tɪŋ/ = VERB: hesaplamak, hesap etmek, bilgisayar kullanmak; USER: bilgi işlem, bilgisayar, işlem, computing, hesaplama

GT GD C H L M O
concerted /kənˈsɜː.tɪd/ = ADJECTIVE: toplu, kararlaştırılmış, düzenlenmiş, uyarlanmış; USER: toplu, uyumlu, ortak, uyumlu bir, kararlaştırılmış

GT GD C H L M O
consciousness /ˈkɒn.ʃəs.nəs/ = NOUN: bilinç, şuur, zihin, akıl, idrak, his; USER: bilinç, bilinci, bilincin, bilincinin, bilincini

GT GD C H L M O
consequences /ˈkɒn.sɪ.kwəns/ = NOUN: sonuç, netice, önem, eser, semere; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlarının

GT GD C H L M O
consider /kənˈsɪd.ər/ = VERB: düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak, saymak, görmek, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde tutmak, addetmek, saygı göstermek, fikrinde olmak; USER: düşünmek, düşünebilirsiniz, de düşünebilirsiniz, yerlerini de düşünebilirsiniz, dikkate

GT GD C H L M O
considerably /kənˈsidər(ə)blē,-ˈsidrəblē/ = USER: önemli, önemli ölçüde, oldukça, ölçüde, ciddi

GT GD C H L M O
contact /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim

GT GD C H L M O
control /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda

GT GD C H L M O
conversation /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşma, görüşme, sohbet, konuşmayı, konuşmanın, konuşmanın

GT GD C H L M O
conversational /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan; USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya

GT GD C H L M O
conversations /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşmaları, konuşmalar, görüşmeleri, konuşma, görüşmeler

GT GD C H L M O
coordinate /kōˈArdənət/ = NOUN: koordinat, apsis, eşit şey; ADJECTIVE: koordinat, koordine, eşit, düzenli; VERB: koordine etmek, düzenlemek, uyum sağlamak; USER: koordine, koordinat, koordine etmek, koordinasyonu, koordinatı

GT GD C H L M O
correctly /kəˈrekt/ = USER: doğru, düzgün, doğru şekilde, doğru olarak, doğru bir

GT GD C H L M O
course /kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış; VERB: koşmak, akmak, koşturmak; USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki

GT GD C H L M O
crafting /krɑːft/ = USER: işçiliği, sanat, ustalık

GT GD C H L M O
crazy /ˈkreɪ.zi/ = ADJECTIVE: deli, çılgın, çıldırmış, aptalca, salak, karmaşık, mecnun, derme çatma; USER: deli, çılgın, crazy, çılgınca, çılgın bir

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
creating /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturma, yaratmak, yaratma, oluştururken

GT GD C H L M O
creative /kriˈeɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yaratıcı, oluşturan, neden olan; USER: yaratıcı, yaratıcı bir, creative

GT GD C H L M O
creativity /kriˈeɪ.tɪv/ = NOUN: yaratıcılık; USER: yaratıcılık, yaratıcılığı, yaratıcılıklarını, yaratıcılığın, yaratıcılığınızı

GT GD C H L M O
critical /ˈkrɪt.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: kritik, ciddi, hassas, eleştirici, titiz; USER: kritik, eleştirel, önemli, kritik bir, önemlidir

GT GD C H L M O
d /əd/ = NOUN: re, geçer not; USER: d, Ge, B, M

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
decision /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: karar, kararı, kararını, kararın, kararının

GT GD C H L M O
deep /diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde; NOUN: derinlik, karanlık; USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu

GT GD C H L M O
defense /dɪˈfens/ = NOUN: savunma, koruma, korunma, davalı, sanık, savunma silahları, defans oyuncusu, himaye, doğrulama; USER: savunma, defansın, savunması, defense, defans

GT GD C H L M O
design /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek; USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma

GT GD C H L M O
determine /dɪˈtɜː.mɪn/ = VERB: belirlemek, saptamak, kararlaştırmak, sabitleştirmek, neden olmak, karara varmak, karara bağlanmak; USER: belirlemek, tespit, belirlenmesi, belirler, saptamak

GT GD C H L M O
developed /dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır; USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi

GT GD C H L M O
developing /dɪˈvel.ə.pɪŋ/ = ADJECTIVE: gelişen, ilerleyen; USER: gelişen, gelişmekte, gelişmekte olan, geliştirme, geliştirmek

GT GD C H L M O
dialog = NOUN: diyalog, karşılıklı konuşma; USER: diyalog, iletişim, iletişim kutusu, iletişim kutusunda, iletişim kutusunu

GT GD C H L M O
dick /dɪk/ = NOUN: penis, çük, herif, dedektif, adam, kamış; USER: penis, dick, aletini, yarak, sikini

GT GD C H L M O
died /daɪ/ = ADJECTIVE: ölüm; USER: ölüm, öldü, ölen, ölmüş, öldüğü, öldüğü

GT GD C H L M O
difference /ˈdɪf.ər.əns/ = NOUN: fark, ayrım, ayrılık, ihtilaf, fikir ayrılığı, benzememe, olağandışılık; USER: fark, farkı, farklılık, bir fark, oranı, oranı

GT GD C H L M O
directions /daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi; USER: tarifi, yol tarifi, yönleri, yönde, yön

GT GD C H L M O
disciplines /ˈdɪs.ə.plɪn/ = NOUN: disiplin, bilim dalı, sıkı disiplin, otorite, denetim, baskı, sıkı düzen; USER: disiplinler, disiplinleri, disiplinlerden, disiplinlerin, disiplinlerde

GT GD C H L M O
discussing /dɪˈskʌs/ = VERB: tartışmak, görüşmek, tadına varmak, tadını çıkarmak; USER: tartışmak, tartışırken, tartışılması, tartışmaya, tartışıyor

GT GD C H L M O
divided /diˈvīd/ = ADJECTIVE: bölünmüş, ayrılmış, farklı, ayrı; USER: bölünmüş, ayrılmıştır, bölünmesiyle, ayrılır, bölünmüştür

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
doesn /ˈdʌz.ənt/ = USER: doesn, Ne farkeder, farkeder, yaramıyor, bu hiç

GT GD C H L M O
doing /ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı; USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak

GT GD C H L M O
domain /dəˈmeɪn/ = NOUN: alan, domain, ilgi alanı, mülk, malikâne, memleket, muhit, çevre, ülke; USER: alan, domain, etki alanı, süreli etki alanı, alanı

GT GD C H L M O
don /dɒn/ = VERB: giymek, giydirmek; NOUN: bey, öğretim görevlisi, İspanyol efendisi, uzman; USER: don, değil, öyle, yapma, yapma

GT GD C H L M O
dream /driːm/ = NOUN: hayal, rüya, düş, ideal, rüya görme, amaç, rüya gibi şey, nefis şey; VERB: hayal etmek, hayal kurmak, rüya görmek, hayal görmek, rüyasında görmek; USER: rüya, hayal, dream, düş, Hayalinizdeki

GT GD C H L M O
earned /ˌhɑːdˈɜːnd/ = VERB: kazanmak, para kazanmak, hak etmek; USER: kazandı, Kazanılan, kazanmıştır, elde, kazandık

GT GD C H L M O
effort /ˈef.ət/ = NOUN: çaba, gayret, girişim, deneme, uğraşma, eser, çabalama, başarı; USER: çaba, bir çaba, çabası, çabayı, emek

GT GD C H L M O
elastic /ɪˈlæs.tɪk/ = ADJECTIVE: elastik, esnek, lastikli, uyumlu; NOUN: elastik şey, lastik bant, elastik kumaş; USER: elastik, esnek, elastik bir, lastik, lastikli

GT GD C H L M O
electric /ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici; USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro

GT GD C H L M O
embedded /ɪmˈbed.ɪd/ = VERB: gömmek, yerleştirmek, oturtmak, kafasına sokmak; USER: gömülü, katıştırılmış, yerleşik, gömülü bir, dahili

GT GD C H L M O
emergence /ɪˈmɜː.dʒəns/ = NOUN: çıkma; USER: ortaya çıkması, ortaya, çıkması, ortaya çıkışı, çıkışı

GT GD C H L M O
emotional /ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, hissi, heyecanlı, duyarlı, içli; USER: duygusal, duygusal bir, emosyonel, duygu, duygulu

GT GD C H L M O
empathize /ˈempəˌTHīz/ = USER: karşısındakinin duygularını hissetmek, empati, empati kurma, gelişemeyeceğini, duygularını hissetmek,

GT GD C H L M O
empowering /ɪmˈpaʊə.rɪŋ/ = VERB: yetki vermek, izin vermek; USER: güçlendirici, güçlendirilmesi, güçlendirme, güçlendirmek, güçlendirerek

GT GD C H L M O
energy /ˈen.ə.dʒi/ = NOUN: enerji, güç, erke, kuvvet, gayret; USER: enerji, enerjisi, enerjinin, enerjiyi

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
enjoyed /ɪnˈdʒɔɪ/ = VERB: hoşlanmak, tadını çıkarmak, zevk almak, yararlanmak, tadına varmak, sevmek, beğenmek, sahip olmak, hoşuna gitmek, haz almak; USER: zevk, keyif aldım, yönlendiren taraf oldu, memnun, keyif, keyif

GT GD C H L M O
entertainment /ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem; USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon

GT GD C H L M O
entrepreneur /ˌɒn.trə.prəˈnɜːr/ = NOUN: girişimci, müteahhit, eğlence düzenleyicisi; USER: girişimci, girişimcinin, bir girişimci, girişimcisi

GT GD C H L M O
equates /ɪˈkweɪt/ = VERB: eşitlemek, kıyaslamak, eşit tutmak, eşit olmak, denklem ile göstermek; USER: eşittir, eşitler, denk, eĢit, equates"

GT GD C H L M O
establishes /ɪˈstæb.lɪʃ/ = VERB: kurmak, belirlemek, saptamak, yapmak, yerleştirmek, kanıtlamak, pekiştirmek; USER: kurar, oluşturur, belirler, kurdu, kuran

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
eventually /ɪˈven.tju.əl.i/ = ADVERB: sonunda, sonuçta, nihayet, neticede; USER: sonunda, sonuçta, en sonunda, nihayetinde, eninde sonunda

GT GD C H L M O
evolution /ˌiː.vəˈluː.ʃən/ = NOUN: evrim, gelişim, açılım, açılma, arka arkaya gelme, yayma, verme, kök alma; USER: evrim, evrimi, evrimin, gelişimi, evrimini

GT GD C H L M O
evolve /ɪˈvɒlv/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, çıkarmak, evrim geçirmek, yaymak, açmak; USER: gelişmek, geliştirmek, gelişmeye, evrim, geliştikçe

GT GD C H L M O
examples /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnekler, örnekleri, örnek, örneklerini, örneklerle

GT GD C H L M O
exceed /ɪkˈsiːd/ = VERB: aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak; USER: aşmak, aşan, fazla, aşması, geçemez

GT GD C H L M O
exchange /ɪksˈtʃeɪndʒ/ = NOUN: değiş tokuş, takas, değiştirme, kambiyo, borsa, santral, bozma, trampa; VERB: değiştirmek, bozdurmak, değiş tokuş etmek, takas etmek; USER: değiştirme, takas, değişimi, değiş tokuşu, Döviz

GT GD C H L M O
expect /ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak; USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi

GT GD C H L M O
experiments /ɪkˈsper.ɪ.mənt/ = NOUN: deneme, deney; VERB: denemek, deney yapmak, deneye tabi tutmak; USER: deneyler, deneyleri, deney, deneylerde, deneylerin

GT GD C H L M O
expression /ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda; USER: ifade, ifadesi, anlatım, ekspresyonu, ekspresyon, ekspresyon

GT GD C H L M O
expressions /ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda; USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini

GT GD C H L M O
expressive /ɪkˈspres.ɪv/ = ADJECTIVE: anlamlı, etkileyici, ifadeli, dokunaklı, canlı; USER: anlamlı, etkileyici, ifade, anlatım, dışavurumcu

GT GD C H L M O
extremely /ɪkˈstriːm.li/ = ADVERB: son derece, aşırı, aşırı derecede, fazlasıyla, aşırı boyutta; USER: son derece, derece, çok, oldukça, aşırı

GT GD C H L M O
eye /aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk; ADJECTIVE: göz; VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak; USER: göz, gözü, gözün, göze, gözle

GT GD C H L M O
face /feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır; VERB: yüzleşmek, bakmak; USER: yüz, yüzü, karşısında, yüze, yüzünü

GT GD C H L M O
faces /feɪs/ = NOUN: yüz, yüzey, surat, ön, cephe, çehre, sima, yüz ifadesi, görünüş, tavır; VERB: yüzleşmek, bakmak; USER: yüzleri, yüzler, yüzlerini, yüz, yüzü

GT GD C H L M O
facial /ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait; NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı; USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal

GT GD C H L M O
facts /fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem; USER: gerçekler, gerçekleri, Gerçekler Karşılaşmalar, bilgiler, gerçeklerin

GT GD C H L M O
fairly /ˈfeə.li/ = ADVERB: oldukça, dürüstçe, epeyce, epey, adilane, adeta, açıkça, tam olarak, temiz, büsbütün, uygun bir şekilde, güzelce, safça, uygunca, tarafsızca, harfi harfine, dosdoğru; USER: oldukça, adil, dürüstçe, epeyce

GT GD C H L M O
fall /fɔːl/ = VERB: düşmek, yıkılmak, dökülmek, devrilmek, inmek; NOUN: sonbahar, düşüş, düşme, dökülme, yıkılma, döküm, çöküş; USER: düşmek, sonbahar, düşüş, düşme, düşmeye

GT GD C H L M O
family /ˈfæm.əl.i/ = NOUN: aile, soy, familya, sülale, ev halkı, küme; ADJECTIVE: aile, ailevi, aileye ait; USER: aile, ailesi, ailesinin, etti, ailenin

GT GD C H L M O
famous /ˈfeɪ.məs/ = ADJECTIVE: ünlü, meşhur, tanınmış, mükemmel, tatminkâr; USER: ünlü, meşhur, ünlüdür, ünlü bir, tanınmış, tanınmış

GT GD C H L M O
fashion /ˈfæʃ.ən/ = NOUN: moda, tarz, biçim, adet, üslup, kılık kıyafet, dış görünüş, yüksek tabaka; VERB: biçimlendirmek, yapmak, uydurmak; USER: moda, şekilde, fashion

GT GD C H L M O
fat /fæt/ = NOUN: yağ, içyağı; ADJECTIVE: yağlı, şişman, şişko, tombul, dolgun, kilolu, şişkin, semiz; VERB: şişmanlatmak, semirtmek; USER: yağ, yağlı, şişman, yağı, şişko

GT GD C H L M O
favorable /ˈfāv(ə)rəbəl/ = ADJECTIVE: olumlu, uygun, elverişli, avantajlı, lehte, müsait, faydalı, taraftar, iyi niyetli, tatminkâr; USER: olumlu, uygun, elverişli, olumlu bir, uygun bir

GT GD C H L M O
feel /fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek; NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi; USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye

GT GD C H L M O
feeling /ˈfiː.lɪŋ/ = NOUN: duygu, hissetme, his, dokunma, dokunma hissi, izlenim, şefkât; ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, duyarlı, canlı; USER: duygu, hissi, hissediyor, hissediyorum, hissediyorsun

GT GD C H L M O
feelings /ˈfiː.lɪŋ/ = NOUN: duygular, gönül; USER: duygular, duygularını, duyguları, duygu, duyguların

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
fiction /ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman; USER: kurgu, Fiction, Roman, kurmaca, Sanat edebiyatı

GT GD C H L M O
fictions /ˈfɪk.ʃən/ = NOUN: kurgu, roman, uydurma, masal, düş, hayâl ürünü şey, hayâl ürünü roman; USER: kurgular, kurguları, kurmacalar, kurmaca film, kurmaca

GT GD C H L M O
fields /fiːld/ = NOUN: alan, tarla, saha, çalışma alanı, kır, bilim dalı, otlak, bilgi alanı, savaş alanı; VERB: sahaya çıkarmak, cevabı yapıştırmak, top atmak; USER: alanları, alanlar, alanlarda, alanlarında, alanların

GT GD C H L M O
filled /-fɪld/ = ADJECTIVE: dolu, dolmuş; USER: dolu, doldurulur, doldurulmuş, doldurdu, doludur

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
fires /faɪər/ = USER: yangınlar, yangınları, yangın, ateş, yangınların

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
five /faɪv/ = USER: beş

GT GD C H L M O
floors /flɔːr/ = NOUN: kat, zemin, taban, döşeme, pist, düzlük; VERB: şaşırtmak, döşemek, yere yıkmak, yenmek, afallatmak, köklemek, tam gaz vermek; USER: zemin, kat, zeminler, katlı, katlarda

GT GD C H L M O
fluid /ˈfluː.ɪd/ = NOUN: sıvı, akıcı madde; ADJECTIVE: sıvı, akışkan, akıcı, değişken, istikrarsız; USER: sıvı, akışkan, sıvısı, sıvının, hidroliği

GT GD C H L M O
fmri = USER: fMRI, fMRG

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
force /fɔːs/ = VERB: zorlamak; NOUN: kuvvet, güç, zorlama, zor, şiddet, baskı, geçerlilik, etki, birlik, yürürlük, kudret; USER: zorlamak, kuvvet, zorla, zorlar, güç

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
former /ˈfɔː.mər/ = ADJECTIVE: eski, önceki, geçmiş, sabık, geçen; NOUN: biçimlendirici, gövde, sınıf öğrencisi; USER: eski, önceki, eski bir

GT GD C H L M O
foundation /faʊnˈdeɪ.ʃən/ = NOUN: temel, vakıf, kuruluş, fondöten, kurum, tesis, kurma, esas, korse, asıl, astar, makyaj altı kremi; USER: temel, vakıf, temeli, temelini, kuruluşundan

GT GD C H L M O
founded /found/ = ADJECTIVE: kurulmuş, kuruluş tarihi; USER: kurulmuş, kurdu, kurulan, kurulmuştur, kuruldu

GT GD C H L M O
founder /ˈfaʊn.dər/ = NOUN: kurucu, dökümcü; VERB: çökmek, sakatlanmak, batmak, yıkılmak, boşa çıkmak, saplanıp kalmak; USER: kurucu, kurucusu, Founder, kurucusudur, kurucularından

GT GD C H L M O
fractured /ˈfræk.tʃər/ = ADJECTIVE: kırık, çatlak; USER: kırık, kırıklı, çatlaklı, çatlak, kırılmış

GT GD C H L M O
frame /freɪm/ = NOUN: çerçeve, kare, şasi, iskelet, yapı, çatı, beden, sera, tezgâh; VERB: çerçevelemek, düzenlemek, uydurmak; USER: çerçeve, kare, çerçevesi, frame, çerçevenin

GT GD C H L M O
friend /frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek; USER: arkadaş, Arkadaşına, Arkadaşınıza, arkadaşım, arkadaşı

GT GD C H L M O
friends /frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek; USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
general /ˈdʒen.ər.əl/ = ADJECTIVE: genel, umumi, yaygın, baş, tahmini, şef; NOUN: general, komutan, orgeneral, genel ilkeler, tarikat lideri; USER: genel, General, genel bir, genel olarak, genelde, genelde

GT GD C H L M O
generational /ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = USER: kuşak, nesiller, kuşaklar, kuşaksal, nesiller arası

GT GD C H L M O
genie /ˈdʒiː.ni/ = NOUN: cin, peri; USER: cin, genie, cini, cinim, peri

GT GD C H L M O
genius /ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı; USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
getting /ɡet/ = NOUN: edinme; USER: almak, elde, alma, alıyorsanız, oluyor

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
glue /ɡluː/ = NOUN: tutkal, yapıştırıcı, zamk; VERB: yapıştırmak, tutkallamak, yapışmak, dikkatini vermek; USER: tutkal, yapıştırıcı, tutkalı, yapışkan, glue

GT GD C H L M O
glued /ɡluː/ = VERB: yapıştırmak, tutkallamak, yapışmak, dikkatini vermek; USER: yapıştırılmış, yapıştırılır, yapışık, yapıştırılabilir, tutkallı

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
goals /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedefleri, hedefler, goller, gol, çok goller

GT GD C H L M O
going /ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo; ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan; USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam

GT GD C H L M O
golden /ˈɡəʊl.dən/ = ADJECTIVE: altın, altın sarısı, altın gibi, üstün, türünün en iyisi; USER: altın, golden, altın bir, altın sarısı

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
got /ɡɒt/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: var, aldım, got, lazım, aldı

GT GD C H L M O
greater /ˈɡreɪ.tər/ = USER: daha fazla, daha, büyük, fazla, daha büyük

GT GD C H L M O
groups /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: gruplar, grupları, grup, grupların, gruplarının

GT GD C H L M O
had /hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip

GT GD C H L M O
happened /ˈhæp.ən/ = ADJECTIVE: olmuş; USER: olmuş, oldu, ne, ne oldu, meydana, meydana

GT GD C H L M O
hard /hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı; ADVERB: sert, sıkı; USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur

GT GD C H L M O
hardware /ˈhɑːd.weər/ = NOUN: donanım, hırdavat, nalbur, teçhizat, hırdavatçı dükkânı; USER: donanım, donanımı, Hardware, donanımın, Madeni

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
hawk /hɔːk/ = NOUN: şahin, atmaca, doğan, açgözlü ve saldırgan tip, sertlik yanlısı politikacı, boğazını temizleme; VERB: boğazını temizlemek, avlanmak, avlamak, seyyar satıcılık yapmak, işportacılık yapmak, çıkarmak; USER: şahin, hawk, atmaca, kartal, doğan

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
head /hed/ = NOUN: baş, kafa, ana, başkan, tepe, müdür, kelle, şef, lider, akıl; ADJECTIVE: baş, baştaki; USER: baş, kafa, başkanı, kafası, başı

GT GD C H L M O
heartland /ˈhɑːtland/ = NOUN: can damarı, kâlbi, en önemli yeri; USER: kâlbi, can damarı, heartland, kalbi, damarı,

GT GD C H L M O
heavy /ˈhev.i/ = ADJECTIVE: ağır, şiddetli, aşırı, çok, sert, önemli, kaba, ağdalı, baskın, fırtınalı; ADVERB: çok, ağır şekilde; USER: ağır, yoğun, ağır bir, heavy, şiddetli

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
hewitt

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
historically /spiːk/ = USER: tarihsel, tarihsel olarak, tarihi, geçmişte

GT GD C H L M O
history /ˈhɪs.tər.i/ = NOUN: tarih, geçmiş, hikâye, kayıtlar, gelişim aşmaları; USER: tarih, geçmişi, tarihi, tarihinin, geçmiş, geçmiş

GT GD C H L M O
hold /həʊld/ = VERB: tutmak, almak, barındırmak, alıkoymak, çekmek, dayanmak, durmak, kavramak; NOUN: tutma, tutunma, durdurma, ambar; USER: tutmak, tutun, basılı tutun, sahip, tutma, tutma

GT GD C H L M O
hopes /həʊp/ = NOUN: umut, ümit, beklenti; VERB: ummak, ümit etmek, beklemek, istemek, arzu etmek; USER: umut, umuyor, umut ediyor, umduğunu, ümit, ümit

GT GD C H L M O
hot /hɒt/ = ADJECTIVE: sıcak, ateşli, seksi, kızgın, acı, acılı, yeni, taze, şehvetli, sert, heyecanlı; ADVERB: kızgın; USER: sıcak, hot, sıcak bir, ateşli, seksi

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
however /ˌhaʊˈev.ər/ = CONJUNCTION: ancak, ama, oysa, halbuki, her ne şekilde; ADVERB: her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da; USER: ancak, Bununla birlikte, ise, yandan, Bununla, Bununla

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
humanoid /ˈ(h)yo͞oməˌnoid/ = USER: insansı, humanoid, insanımsı, insansı bir, insansi,

GT GD C H L M O
humans /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; USER: insanlar, insan, insanlarda, insanların, insanlara

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
identities /aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik; USER: kimlikler, kimlikleri, kimliklerini, kimliklerin, kimlik

GT GD C H L M O
identity /aɪˈden.tɪ.ti/ = NOUN: kimlik, özdeşlik, kişilik, hüviyet, aynılık, benzerlik; USER: kimlik, kimliği, kimliğini, kimliğinin, kimliğin

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
imagination /ɪˌmædʒ.ɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hayal, hayal gücü, imgelem, tasavvur, hayal etme, kuruntu; USER: hayal, hayal gücü, hayal gücünü, hayal gücünün, hayal gücünüzü

GT GD C H L M O
imaginations /ɪˌmædʒ.ɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hayal, hayal gücü, imgelem, tasavvur, hayal etme, kuruntu; USER: hayal, hayal güçlerini, hayal gücü, hayallerinde

GT GD C H L M O
imagine /ɪˈmædʒ.ɪn/ = VERB: düşünmek, hayal etmek, tasavvur etmek, düşlemek, hayal kurmak, farzetmek, sanmak, kafasında canlandırmak; USER: hayal etmek, düşünmek, hayal, düşünün, tahmin

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
inappropriate /ˌinəˈprōprē-it/ = ADJECTIVE: uygunsuz, uygun olmayan, yersiz, uymaz; USER: uygunsuz, olarak bildirin, bildirin, uygun olmayan, uygun

GT GD C H L M O
include /ɪnˈkluːd/ = VERB: katmak, içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak; USER: dahil, içerir, bulunmaktadır, vardır, şunlardır

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
increasingly /ɪnˈkriː.sɪŋ.li/ = ADVERB: giderek, artan bir şekilde, gitgide artarak; USER: giderek, giderek daha, artan, gittikçe, giderek artan, giderek artan

GT GD C H L M O
incredibly /ɪnˈkred.ɪ.bli/ = USER: inanılmaz, son derece, inanılmaz derecede, derece, derece

GT GD C H L M O
industry /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
initiative /ɪˈnɪʃ.ə.tɪv/ = NOUN: girişim, ilk adım, girişkenlik, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkı; ADJECTIVE: ilk, ön, başlatan, neden olan; USER: girişim, girişimi, inisiyatif, inisiyatifi, girişimin

GT GD C H L M O
inspire /ɪnˈspaɪər/ = VERB: ilham vermek, aşılamak, esinlemek, uyandırmak, canlandırmak, telkin etmek, yaymak, içine çekmek, sebep olmak, soluk almak; USER: ilham vermek, ilham, ilham kaynağı, esin kaynağı, ilham veriyor

GT GD C H L M O
integrate /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek; USER: birleştirmek, entegre, bütünleştirmek, entegrasyon, tümleştirmek

GT GD C H L M O
intelligence /inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse; USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı

GT GD C H L M O
intelligent /inˈtelijənt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, yetenekli, kabiliyetli, kültürlü, usta; USER: akıllı, zeki, akıllı bir

GT GD C H L M O
interact /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli

GT GD C H L M O
interacting /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek

GT GD C H L M O
interaction /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime

GT GD C H L M O
interactions /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin

GT GD C H L M O
interacts /ˌɪn.təˈrækt/ = NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, etkileşime girer, etkileşir

GT GD C H L M O
interface /ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz; USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini

GT GD C H L M O
interfacing /ˈɪn.tə.feɪs/ = USER: arayüz, arabirim, ara yüz, arayüzleri, interfacing

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
intuitive /ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: sezgisel, sezgileri güçlü; USER: sezgisel, sezgisel bir, kolay

GT GD C H L M O
intuitively /ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = USER: sezgisel, sezgisel olarak, sezgisel bir, içgüdüsel, intuitively

GT GD C H L M O
invention /ɪnˈven.ʃən/ = NOUN: buluş, icat, yaratıcılık, uydurma, bulma, yalan; USER: buluş, buluşun, buluşa, buluşta

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
isn /ˈɪz.ənt/ = USER: değil, değil mi, değil mi

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
jeopardy /ˈdʒep.ə.di/ = NOUN: tehlike, risk, riziko; USER: tehlike, tehlikeye, tehlikede, jeopardy, tehlike altında

GT GD C H L M O
jet /dʒet/ = NOUN: jet, jet uçağı, fışkırma, oltu taşı, fıskıye, jet motoru, karakehribar; ADJECTIVE: simsiyah, kapkara; VERB: fışkırtmak, jet ile uçmak; USER: jet, Projeleri, jeti, Projeler, püskürtmeli

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
k = USER: l, M, ben, lt, Sol

GT GD C H L M O
keep /kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak

GT GD C H L M O
key /kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi; ADJECTIVE: kilit, ana; VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak; USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit

GT GD C H L M O
kids /kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi; USER: çocuklar, çocuk, çocukları, çocukların, kids

GT GD C H L M O
kind /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; ADJECTIVE: nazik, iyi, hoş, iyiliksever, müşfik, yardımsever, yumuşak başlı, iyi kâlpli; USER: tür, türlü, çeşit, nazik, tür bir

GT GD C H L M O
kinds /kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su; USER: türlü, tür, çeşit, çeşitleri, türde

GT GD C H L M O
kitty /ˈkɪ.ti/ = NOUN: pisi, kedicik, ortaya konan para, pot; USER: pisi, kitty, kedi, kedicik

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
labeled /ˈleɪ.bəl/ = USER: etiketli, etiketlenmiş, etiketlenir, etiketlenmiştir, işaretlenmiş

GT GD C H L M O
laboratory /ˈlabrəˌtôrē/ = NOUN: laboratuvar; USER: laboratuvar, laboratuar, Laboratuvarı, laboratuvarda, laboratuarı

GT GD C H L M O
language /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
largely /ˈlɑːdʒ.li/ = ADVERB: çok, genellikle, genelde, başlıca, fazlasıyla, bolca; USER: çok, büyük ölçüde, ölçüde, büyük oranda, çoğunlukla

GT GD C H L M O
later /ˈleɪ.tər/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan; USER: daha sonra, sonra, sonraki, geç, daha, daha

GT GD C H L M O
latest /ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç; NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey; USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
levels /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza; VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek; USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
lipid /ˈlɪp.ɪd/ = USER: lipid, lipit, yağ

GT GD C H L M O
liquid /ˈlɪk.wɪd/ = NOUN: sıvı, likit madde; ADJECTIVE: sıvı, likit, akıcı, berrak, ıslak, saydam; USER: sıvı, likit, sıvının, sıvısı

GT GD C H L M O
literally /ˈlɪt.ər.əl.i/ = ADVERB: harfi harfine; USER: harfi harfine, tam anlamıyla, anlamıyla, kelimenin tam anlamıyla, gerçekten

GT GD C H L M O
little /ˈlɪt.l̩/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, bayağı, adi, dar görüşlü; ADVERB: azıcık, hemen hemen hiç; NOUN: ufak şey, az miktar, az zaman; USER: az, küçük, biraz, küçük bir, çok az, çok az

GT GD C H L M O
lives /laɪvz/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşıyor, hayatını, hayatımızın, hayatlarını, hayatlarını

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
looking /ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor

GT GD C H L M O
looks /lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen

GT GD C H L M O
lot /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok

GT GD C H L M O
love /lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar; VERB: sevmek; USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor

GT GD C H L M O
low /ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü; ADVERB: alçak, ucuz; USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak

GT GD C H L M O
m /əm/ = USER: m, m Kaydedilen

GT GD C H L M O
machine /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede

GT GD C H L M O
machines /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makineleri, makineler, makinaları, makine, makinesi

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
magazine /ˌmæɡ.əˈziːn/ = NOUN: dergi, şarjör, fişek haznesi, cephanelik; USER: dergi, dergisi, dergisinin, dergisinde, derginin

GT GD C H L M O
magic /ˈmædʒ.ɪk/ = NOUN: büyü, sihir, sihirbazlık, büyücülük; USER: büyü, Magic, sihirli, sihir, sihirli bir, sihirli bir

GT GD C H L M O
major /ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca; NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse; VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak; USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
manufacturing /ˌmanyəˈfakCHər/ = VERB: üretmek, imal etmek, uydurmak; USER: üretim, imalat, üretimi, imalatı, üretiminde

GT GD C H L M O
mass /mæs/ = NOUN: kitle, kütle, yığın, küme, aşai rabbani ayini, aşai rabbani ayini müziği; VERB: yığmak, toplamak, kümelemek; USER: kitle, kütle, toplu, kütlesi, kitlesel

GT GD C H L M O
material /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzeme, madde, gereç, kumaş; ADJECTIVE: maddi, maddesel, bedensel, gerekli, maddeci, zaruri; USER: malzeme, malzemesi, malzemenin, maddi, materyal

GT GD C H L M O
materials /məˈtɪə.ri.əl/ = NOUN: malzemeler, levazım, kumaş, bez; USER: malzemeler, malzemeleri, malzeme, malzemelerin, materyalleri

GT GD C H L M O
matter /ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap; VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak; USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
maybe /ˈmeɪ.bi/ = ADVERB: belki, olabilir; USER: belki, belki de, da belki, olabilir

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
meaning /mēn/ = NOUN: anlam, kasıt, amaç, manâ, içerik; ADJECTIVE: anlamlı, niyetli, kasıtlı, manâlı; USER: anlam, anlamı, anlamına, yani, anlamına gelir

GT GD C H L M O
meaningful /ˈmiː.nɪŋ.fəl/ = ADJECTIVE: anlamlı; USER: anlamlı, anlamlı bir, anlamlıdır, olarak anlamlı, anlam

GT GD C H L M O
means /miːnz/ = NOUN: araç, vesile, varlık, para, servet; USER: araç, anlamına gelir, gelir, demektir, anlamına, anlamına

GT GD C H L M O
mechanics /məˈkanik/ = NOUN: mekanik, hareket bilimi; USER: mekanik, mekaniği, mekaniğinin, mekaniğinde, mekaniğine

GT GD C H L M O
mental /ˈmen.təl/ = ADJECTIVE: zihinsel, ruhsal, akıl, zekâ; USER: zihinsel, ruhsal, ruh, akıl, mental, mental

GT GD C H L M O
mere /mɪər/ = ADJECTIVE: sırf, sade, katkısız, saf; NOUN: göl; USER: sırf, sadece, sadece bir, yalnızca, salt

GT GD C H L M O
merely /ˈmɪə.li/ = ADVERB: sadece, ancak, yalnız, sırf, sade; USER: sadece, yalnızca, ancak, yalnız

GT GD C H L M O
might /maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor; VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, might, belki, belki

GT GD C H L M O
million /ˈmɪl.jən/ = NOUN: milyon; USER: milyon, milyondan, milyondan fazla, milyona

GT GD C H L M O
mimicry /ˈmɪm.ɪk/ = NOUN: taklit, taklitçilik, taklit etme, benzerlik, benzeme; USER: taklit, mimicry, taklitçilik, mimik, taklitçiliği

GT GD C H L M O
mind /maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek; VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek; USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun

GT GD C H L M O
mine /maɪn/ = PRONOUN: benim, benimki; NOUN: maden, mayın, maden ocağı, lağım, torpil, memba; VERB: mayın döşemek, kazıp çıkarmak, tünel kazmak, sinsice bozmak, maden işletmek, kazmak; USER: benim, mayın, maden, madeni, mine

GT GD C H L M O
mobility /məʊˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: hareketlilik, değişkenlik, akışkanlık; USER: hareketlilik, mobilite, hareketliliği, hareket, hareketliliğini

GT GD C H L M O
model /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; ADJECTIVE: model, örnek olan; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin

GT GD C H L M O
modern /ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl; NOUN: modern kimse; USER: modern, modern bir, çağdaş

GT GD C H L M O
moment /ˈməʊ.mənt/ = NOUN: an, moment, önem, nüfuz; USER: an, andan, anda, şu, anı, anı

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
motors /ˈməʊ.tər/ = NOUN: motor, otomobil, araba, makina; USER: motorlar, motorları, motor, motorların, motorlarda

GT GD C H L M O
move /muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil; VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak; USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek

GT GD C H L M O
movement /ˈmuːv.mənt/ = NOUN: hareket, akım, manevra, işleme, bağırsakların çalışması; USER: hareket, hareketi, hareketin, hareketinin, hareketini

GT GD C H L M O
movie /ˈmuː.vi/ = NOUN: film, sinema; USER: film, filmi, filmin, Ekleyen, movie

GT GD C H L M O
movies /ˈmuː.vi/ = NOUN: filmler, sinema; USER: filmler, film, filmleri, sinema, filmlerin

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
my /maɪ/ = PRONOUN: benim; USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam

GT GD C H L M O
myths /mɪθ/ = NOUN: efsane, mit, hayali şey; USER: mitler, Mitleri, myths, efsaneler, efsaneleri

GT GD C H L M O
named /neɪm/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: adlı, adında, adlandırılmış, isimli, adı

GT GD C H L M O
narrow /ˈnær.əʊ/ = ADJECTIVE: dar, sınırlı, kısıtlı; VERB: daraltmak, daralmak, kısmak; USER: dar, dar bir, Daralt, ince, sınırlı

GT GD C H L M O
nasa /ˈnæs.ə/ = USER: nasa, NASA'nın

GT GD C H L M O
national /ˈnæʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ulusal, milli; NOUN: vatandaş, yurttaş; USER: ulusal, National, milli, ulusal bir

GT GD C H L M O
natural /ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan; USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii

GT GD C H L M O
naturally /ˈnætʃ.ər.əl.i/ = ADVERB: doğal olarak, elbette, doğuştan; USER: doğal olarak, doğal, doğal bir, elbette, elbette

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
next /nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki; ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik; PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse; ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra; USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki

GT GD C H L M O
nice /naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas; USER: güzel, hoş, güzeldi

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
novel /ˈnɒv.əl/ = NOUN: roman; ADJECTIVE: yeni, yeni çıkmış, acayip; USER: roman, yeni, romanı, yeni bir, romanından

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
numerals /ˈnjuː.mə.rəl/ = NOUN: rakam, sayı, adet, sayı belirten sözcük; USER: rakamları, sayılar, rakamlar, sayıları, Sayi

GT GD C H L M O
nurture /ˈnɜː.tʃər/ = VERB: beslemek, yetiştirmek, büyütmek, terbiye etmek; NOUN: terbiye, yetiştirme, besleme, bakım, yiyecek; USER: beslemek, terbiye, yetiştirmek, yetiştirme, besleyen

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
okay /ˌəʊˈkeɪ/ = ADJECTIVE: iyi, makbul; NOUN: olur, okey, onay, tasdik, akey; VERB: okeylemek, onaylamak, tasdiklemek; USER: tamam, iyi, tamam mı, okay, tamam mý

GT GD C H L M O
old /əʊld/ = ADJECTIVE: eski, yaşlı, ihtiyar, eskimiş, önceki, bayat, tecrübeli, eskiden kalma, köhne, harika, pişkin, kart; NOUN: eski zamanlar; USER: eski, Alt, Old, yaşlı, eski bir, eski bir

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
open /ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan; VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak; USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda

GT GD C H L M O
operating = ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat; USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
organization /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
ourselves /ˌaʊəˈselvz/ = PRONOUN: kendimizi, kendimiz, kendimize, bizler; USER: kendimizi, kendimize, kendimiz

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
particular /pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı; NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler; USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli

GT GD C H L M O
path /pɑːθ/ = NOUN: yol, patika, yörünge, pist, meslek; USER: yol, yolu, yolunu, yolunda, path

GT GD C H L M O
pave /peɪv/ = VERB: kaldırım döşemek; USER: kaldırım döşemek, açmak, açacak, açmıştı, açacaktır

GT GD C H L M O
pc /ˌpiːˈsiː/ = USER: pc, bilgisayar, adet, PC'ye, Adt

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
perception /pəˈsep.ʃən/ = NOUN: algı, algılama, idrak, sezgi, kavrama, seziş, basiret, idrak yeteneği, sezme, tahsil; USER: algı, algılama, algısı, algısını, algılaması

GT GD C H L M O
perceptions /pəˈsep.ʃən/ = NOUN: algı, algılama, idrak, sezgi, kavrama, seziş, basiret, idrak yeteneği, sezme, tahsil; USER: algıları, algılamaları, algılarını, algı, algılar

GT GD C H L M O
performance /pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü; USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın

GT GD C H L M O
person /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı

GT GD C H L M O
personality /ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik; USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe

GT GD C H L M O
phd /ˌpiː.eɪtʃˈdiː/ = USER: doktora, phd, Doktora Derecesi, Doktora Konu

GT GD C H L M O
phenomenal /fəˈnɒm.ɪ.nəl/ = ADJECTIVE: olağanüstü, harika, doğal olaylarla ilgili; USER: olağanüstü, olağanüstü bir, phenomenal

GT GD C H L M O
physical /ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut; NOUN: muayene, sağlık kontrolü; USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel

GT GD C H L M O
physics /ˈfɪz.ɪks/ = NOUN: fizik; USER: fizik, Fiziği, fiziğin, Physics, fizikte

GT GD C H L M O
pieces /pēs/ = NOUN: parçalar; USER: parçalar, adet, parçaları, parça, adettir

GT GD C H L M O
place /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place

GT GD C H L M O
platform /ˈplæt.fɔːm/ = NOUN: platform, plato, podyum, rampa, tartışma ortamı, düzlük, parti programı, sahanlık, yayla, apartman topuk, taraça; USER: platform, platformu, platformda, platformunda, bir platform

GT GD C H L M O
pockets /ˈpɒk.ɪt/ = NOUN: cepler, torbalar, gözaltı torbaları; USER: cepler, cepleri, ceplerinde, cep, ceplerine

GT GD C H L M O
point /pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an; VERB: göstermek, işaret etmek; USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya

GT GD C H L M O
pointer /ˈpɔɪn.tər/ = NOUN: işaretçi, gösterge, ibre, iğne, zağar, av köpeği, anlamlı söz, iğneleme, ima, kinaye, büyükayının iki büyük işaret yıldızı; USER: işaretçi, işaretçisi, işaretçiyi, işaretçisini, gösterici

GT GD C H L M O
portrait /ˈpɔː.trət/ = NOUN: portre, tasvir, vesikalık fotoğraf, betimleme; USER: portre, Portrait, dikey, portresi, portresini

GT GD C H L M O
possible /ˈpɒs.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: mümkün, olası, olanaklı, makul, akla uygun; NOUN: rekor; USER: mümkün, mümkündür, olası, muhtemel, mümkün olan, mümkün olan

GT GD C H L M O
potentially /pəˈten.ʃəl.i/ = USER: potansiyel, potansiyel olarak, olası, potansiyeli, olasılıkla

GT GD C H L M O
power /paʊər/ = NOUN: güç, enerji, iktidar, kuvvet, yetki, üs, otorite, yetenek, derman, takât; VERB: güç sağlamak, çalıştırmak, elektrik vermek; USER: güç, gücü, gç, elektrik, enerji

GT GD C H L M O
predict /prɪˈdɪkt/ = VERB: önceden haber vermek, kehanette bulunmak; USER: tahmin, önceden, öngörmek, önceden tahmin, tahmin etmek

GT GD C H L M O
presence /ˈprez.əns/ = NOUN: varlık, hazır bulunma, huzur, varoluş, yapı, tavır, ön, protokol görevlileri; USER: varlık, varlığı, varlığını, varlığında, varlığının

GT GD C H L M O
presences /ˈprez.əns/ = NOUN: varlık, hazır bulunma, huzur, varoluş, yapı, tavır, ön, protokol görevlileri; USER: varlıkları, varlıklarında, mevcudiyetlerini, sunumlarının

GT GD C H L M O
present /ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki; VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak; NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an; USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze

GT GD C H L M O
pretty /ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif; ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce; USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş

GT GD C H L M O
previous /ˈpriː.vi.əs/ = ADJECTIVE: önceki, eski, geçmiş, evvelki, sabık, zamanından önce olan; USER: önceki, bir önceki, geçen, daha önceki, önce

GT GD C H L M O
previously /ˈpriː.vi.əs.li/ = ADVERB: önceden, evvelce, bundan önce; USER: önceden, önce, daha önce, önceki, geçerli

GT GD C H L M O
problem /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan; USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz

GT GD C H L M O
problems /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; USER: sorunları, sorunlar, sorun, sorunlarına, problemleri, problemleri

GT GD C H L M O
processing /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama; USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler

GT GD C H L M O
produced /prəˈd(y)o͞os,prō-/ = ADJECTIVE: üretilmiş; USER: üretilmiş, üretilen, üretilmektedir, üretilir, üretti, üretti

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
projects /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin

GT GD C H L M O
propulsion /prəˈpʌl.ʃən/ = NOUN: itme, yürütme, ileriye sürme, yürütücü güç; USER: itme, tahrik, sevk, itme gücü, itici

GT GD C H L M O
prototype /ˈprəʊ.tə.taɪp/ = NOUN: prototip, ilk örnek, orijinal, asıl örnek; USER: prototip, prototipi, prototype, prototipini, prototipin

GT GD C H L M O
prove /pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak; USER: kanıtlamak, ispat, kanıtlayabilirim, ispatlamak, kanıtlamaya

GT GD C H L M O
psychology /saɪˈkɒl.ə.dʒi/ = NOUN: psikoloji, ruhbilim, ruh hali; USER: psikoloji, psikolojisi, psikolojinin, psikolojisinin, Psychology

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
push /pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret; VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak; USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas

GT GD C H L M O
pushes /pʊʃ/ = USER: iter, iten, itiyor, zorlayan, zorluyor

GT GD C H L M O
put /pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek; ADJECTIVE: sabit, hareketsiz; NOUN: hamle, yatırma; USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek

GT GD C H L M O
quality /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede

GT GD C H L M O
question /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya

GT GD C H L M O
quickly /ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak; USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir

GT GD C H L M O
range /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek; USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reaction /riˈæk.ʃən/ = NOUN: reaksiyon, tepki, tepkime, gericilik, irtica, tepme, alerji, geri tepme, karşı kuvvet; USER: tepki, reaksiyon, reaksiyonu, tepkime, reaksiyona

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
realistic /ˌrɪəˈlɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: gerçekçi, realist, gerçeğe uygun; USER: gerçekçi, gerçekçi bir, realist, gerçeğe uygun

GT GD C H L M O
reality /riˈæl.ɪ.ti/ = NOUN: gerçeklik, gerçek, realite, hakikat, gerçekte var olan şeyler; USER: gerçeklik, gerçek, gerçekte, gerçeği, gerçeğe

GT GD C H L M O
really /ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka; USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında

GT GD C H L M O
reason /ˈriː.zən/ = NOUN: разлог, повод, разум, основ, резон; VERB: расуђивати, промислити; USER: neden, nedeni, nedenle, sebebi, sebep, sebep

GT GD C H L M O
recognition /ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama; USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını

GT GD C H L M O
recognize /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması

GT GD C H L M O
recognizes /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar

GT GD C H L M O
reflect /rɪˈflekt/ = VERB: yansıtmak, düşünmek, aksettirmek, düşünüp taşınmak, ifade etmek; USER: yansıtmak, yansıtacak, yansıtmaktadır, yansıtan, yansıtır

GT GD C H L M O
regard /rɪˈɡɑːd/ = NOUN: saygı, itibar, dikkat, önem, takdir, hürmet, bakış, nazar, ilişki; VERB: saymak, bakmak, göz önüne almak; USER: saygı, dikkat, saymak, kabul, görüyoruz

GT GD C H L M O
regards /rɪˈɡɑːd/ = NOUN: selamlar, hürmetler, iyi dilekler; USER: ilgili, Saygılarımızla, açısından, konusunda, ilişkin

GT GD C H L M O
remember /rɪˈmem.bər/ = VERB: hatırlamak, anımsamak, anmak, düşünmek, hatırda tutmak, yâdetmek, aklında tutmak, ihmal etmemek; USER: hatırlamak, hatırlıyorum, unutmayın, hatırlıyor, hatırlamıyorum, hatırlamıyorum

GT GD C H L M O
reporter /rɪˈpɔː.tər/ = NOUN: muhabir, raportör, haberci, muhbir, bilgi veren kimse; USER: muhabir, muhabiri, gazeteci, raportör, haberci

GT GD C H L M O
research /ˈrēˌsərCH,riˈsərCH/ = NOUN: araştırma, inceleme, arama, etüt, arama çalışmaları; ADJECTIVE: araştırma; VERB: araştırmak, araştırma yapmak, incelemek, arama çalışmaları yapmak; USER: araştırma, araştırmalar, araştırması, araştırmaları, araştırmanın

GT GD C H L M O
respected /rɪˈspek.tɪd/ = ADJECTIVE: itibarlı, hatırı sayılır; USER: itibarlı, saygın, saygı, saygın bir, saygı duyulan

GT GD C H L M O
respond /rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek; USER: cevap vermek, yanıtlamak, yanıt, cevap, yanıt vermek

GT GD C H L M O
responds /rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek; USER: yanıt, cevap, yanıt verir, tepki, cevap verir

GT GD C H L M O
result /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuç, neden, yol, sonuçlanabilir, sebep

GT GD C H L M O
results /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
robot /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; ADJECTIVE: robot, otomatik; USER: robot, robotu, robotun

GT GD C H L M O
robotic /rəʊˈbɒt.ɪk/ = USER: robot, robotik, robotlu, robotic

GT GD C H L M O
robotics /rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim

GT GD C H L M O
robots /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların

GT GD C H L M O
rudimentary /ˌruː.dɪˈmen.tər.i/ = ADJECTIVE: temel, ilkel, tam gelişmemiş, dumura uğramış; USER: ilkel, temel, rudimenter, gelişmemiş, ilkel bir

GT GD C H L M O
runner /ˈrʌn.ər/ = NOUN: koşucu, atlet, ray, çark, ulak, haberci, dağıtıcı, çığırtkan, kaçakçı, yarışçı, yarış atı, saban demiri, palanga ipi; USER: koşucu, Runner, atlet, koşucusu, yolluk

GT GD C H L M O
running /ˈrʌn.ɪŋ/ = NOUN: çalışma, koşma, koşu, işletme; ADJECTIVE: akan, koşan, akar, işleyen, sürekli, cari, arka arkaya, koşarak yapılan; USER: çalışma, koşu, koşma, çalışan, çalıştıran

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
safe /seɪf/ = ADJECTIVE: güvenli, emin, tehlikesiz, sağlam, güvencede, emin ellerde, kesin, korkusuz, muhakkak; NOUN: kasa, çelik kasa; USER: güvenli, kasa, güvenli bir, içi kasa, kasası

GT GD C H L M O
said /sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen; USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti

GT GD C H L M O
sake /seɪk/ = NOUN: hatır; USER: hatır, uğruna, aşkına, adına, iyiliği

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
san

GT GD C H L M O
saw /sɔː/ = NOUN: testere, bıçkı, atasözü; VERB: testere ile kesmek, bıçkı ile kesmek; USER: testere, gördüm, gördü, gördük, gördüğümüz, gördüğümüz

GT GD C H L M O
say /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim

GT GD C H L M O
says /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der

GT GD C H L M O
scaffold /ˈskæf.əʊld/ = NOUN: iskele, yapı iskelesi, darağacı; VERB: yapı iskelesi kurmak, iskele kurmak; USER: iskele, iskelesi, inşaat iskelesi, scaffold, yapı iskelesi

GT GD C H L M O
scan /skæn/ = VERB: taramak, incelemek, görüntülemek, göz atmak, ekranda görüntülemek, bakmak, vezin ile okumak, vezin analizi yapmak; NOUN: elektronik âletle tarama; USER: taramak, tarama, tarar, tarayın, tarayabilir

GT GD C H L M O
scans /skæn/ = NOUN: elektronik âletle tarama; USER: tarar, tarama, taramaları, tarayan, tarayarak

GT GD C H L M O
science /saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri; USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri

GT GD C H L M O
scientists /ˈsaɪən.tɪst/ = NOUN: bilim adamı, bilgin; USER: bilim adamları, bilim, bilim adamlarının, bilim adamı, bilim insanları

GT GD C H L M O
second /ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı; ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli; VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek; USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seeing /si:/ = NOUN: görme; CONJUNCTION: madem, mademki; PREPOSITION: dolayı, yüzünden, için; USER: görme, görmek, görmeye, gördükten, görülmeye

GT GD C H L M O
seek /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: aramak, aramaya, talep, arama, bulmak

GT GD C H L M O
seeking /siːk/ = VERB: aramak, araştırmak, istemek, çıkarmaya çalışmak, peşinde koşmak, uğraşmak, aranmak, kazanmaya çalışmak, öğrenmeye çalışmak; USER: arayan, isteyen, arıyorlar, arama, arıyor

GT GD C H L M O
seem /sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek; USER: görünmek, görünüyor, gibi, gibi görünüyor, görünebilir

GT GD C H L M O
seen /siːn/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; USER: görüldü, görülen, görülme, görülme tarihi, görülmektedir

GT GD C H L M O
self /self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar; PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel; ADJECTIVE: aynı, düz renkli; USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
sheep /ʃiːp/ = NOUN: koyun, koyun gibi tip, ezik kimse, süklüm püklüm tip; USER: koyun, sheep, koyunlar, koyunların, koyunu

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
shouldn /ˈʃʊd.ənt/ = USER: olmamalı, shouldn, olmaman

GT GD C H L M O
shows /ʃəʊ/ = NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, açıklamak, ibraz etmek; USER: gösterir, gösterileri, şovları, göstermektedir, gösteriyor

GT GD C H L M O
simple /ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam; NOUN: kocakarı ilacı; USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
smart /smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli; VERB: acımak; USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca

GT GD C H L M O
smarter /smɑːt/ = USER: daha akıllı, akıllı, zeki, akıllı bir

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
socially /ˈsəʊ.ʃəl.i/ = USER: sosyal, toplumsal, sosyal olarak, sosyal açıdan, sosyal kullanıcı

GT GD C H L M O
solutions /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin

GT GD C H L M O
solve /sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak; USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
something /ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey; USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler

GT GD C H L M O
sometimes /ˈsʌm.taɪmz/ = ADVERB:

GT GD C H L M O
sophisticated /səˈfistəˌkāt/ = ADJECTIVE: sofistike, gelişmiş, ileri, çok yönlü, kültürlü, komplike, bilgili, içerikli, tecrübeli, entellektüel, bilge, pişkin, kaşarlanmış, düşünceli, çokbilmiş, yapmacık; USER: gelişmiş, sofistike, karmaşık, sofistike bir, gelişmiş bir

GT GD C H L M O
sort /sɔːt/ = NOUN: tür, çeşit, tip, punto, sınıf, harf takımı, kalite; VERB: sınıflandırmak, ayırmak, ayıklamak, halletmek, tasnif etmek, çözümlemek; USER: çeşit, tür, sıralama, Sırala, türlü

GT GD C H L M O
source /sɔːs/ = NOUN: kaynak, menşe, kaynakça, memba, yararlanılan kaynak; USER: kaynak, kaynağı, kaynağını, kaynağına, kaynağıdır

GT GD C H L M O
space /speɪs/ = NOUN: alan, boşluk, yer, uzay, mekân, aralık, mesafe, ara, espas, açıklık, süre; VERB: boşluk bırakmak; USER: alan, boşluk, uzay, alanı, yer

GT GD C H L M O
speaker /ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör; USER: konuşmacı, hoparlör, hoparlörü, hoparlörün, hoparlörden

GT GD C H L M O
specialty /ˈspeʃ.əl.ti/ = NOUN: uzmanlık, ihtisas, spesiyalite, özellik, özel ürün, özel ilgi, özgü şey, mühürlü sözleşme, özel şey, ayrıcalık, özel anlaşma; USER: uzmanlık, Özel, otel, Özellikli, Diğer

GT GD C H L M O
speech /spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma; USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını

GT GD C H L M O
spoken /ˈspəʊ.kən/ = ADJECTIVE: konuşulan, konuşma, konuşan; USER: konuşulan, Konuştuğum, sözlü, konuşulur, konuşulmaktadır, konuşulmaktadır

GT GD C H L M O
stage /steɪdʒ/ = NOUN: sahne, evre, aşama, kademe, etap, safha, zemin, katman, ortam, derece, tabaka, iskele, menzil, erim, mikroskop lâmı; VERB: sahnelemek, hazırlamak, düzenlemek, sahneye koymak, yönlendirmek; USER: sahne, aşama, aşamasında, aşamada, evre

GT GD C H L M O
start /stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme; VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın

GT GD C H L M O
starting /stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış; NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma; USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan

GT GD C H L M O
startling /ˈstɑː.tl̩ɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, ürkütücü, korkutucu, ürkünç; USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, ürkütücü, korkutucu

GT GD C H L M O
states /steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece; USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler

GT GD C H L M O
statistic /stəˈtɪs.tɪk/ = NOUN: istatistik, istatistik bilimi; USER: istatistik, istatistiği, İstatistikleri, Statistik, istatistiğini

GT GD C H L M O
stiff /stɪf/ = ADJECTIVE: sert, katı, zor, gergin, yoğun, tutulmuş, dik, zorlu, koyu, çetin; NOUN: ceset, ölü; USER: sert, sıkı bir, sert bir, katı, zor

GT GD C H L M O
stitch /stɪtʃ/ = NOUN: dikiş, ilmek, ilmik, sancı, giyecek, bıçak gibi saplanan acı; VERB: dikiş yapmak, dikişle süslemek, ciltlemek; USER: dikiş, ilmek, dikiü, dikişi, stitch

GT GD C H L M O
strides /straɪd/ = NOUN: gelişme; USER: gelişme, adımlar, atılımlar, adımlarla, ilerlemeler

GT GD C H L M O
study /ˈstʌd.i/ = NOUN: çalışma, öğrenim, araştırma, inceleme, etüt, tetkik, tahsil; VERB: incelemek, çalışmak, okumak, araştırmak, öğrenmek; USER: çalışma, eğitim, incelemek, çalışmak, okumak, okumak

GT GD C H L M O
subtitles /ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık; USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı

GT GD C H L M O
subtle /ˈsʌt.əl/ = ADJECTIVE: ince, incelikli, hoş, zekice, zeki, tatlı, çözümü zor, ustaca yapılmış; USER: ince, ince bir, zarif, süptil, hafif

GT GD C H L M O
succeeds /səkˈsiːd/ = VERB: başarılı olmak, başarmak, başarıya ulaşmak, sonra gelmek, yerine geçmek, varisi olmak; USER: başarılı, başarılı olur, başarır, oluyor, başarırsa

GT GD C H L M O
success /səkˈses/ = NOUN: başarı, sonuç, sükse, başarılı kimse; USER: başarı, başarısı, başarılı, başarısını, başarının

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
sure /ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı; ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka; USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii

GT GD C H L M O
surpass /səˈpɑːs/ = VERB: aşmak, geçmek, üstün olmak, baskın çıkmak; USER: aşmak, aşan, aşacak, geride, geçemez

GT GD C H L M O
surprising /səˈpraɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, hayret verici; USER: şaşırtıcı, şaşırtıcı bir, sürpriz, şaşırtıcıdır

GT GD C H L M O
surreal /səˈrɪəl/ = USER: gerçeküstü, gerçeküstü bir, surreal, sürreal, gerçek üstü

GT GD C H L M O
sustainable /səˈstānəbəl/ = USER: sürdürülebilir, sürdürülebilir bir

GT GD C H L M O
sympathy /ˈsɪm.pə.θi/ = NOUN: sempati, acıma, sevgi, duygudaşlık, ilgi, halden anlama, acısını paylaşma; USER: sempati, sempatisini, sempatisi, sempatiyi, bir sempati

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
t /tiː/ = USER: t, mi, Sal, Pe, t Kaydedilen

GT GD C H L M O
tackling /ˈtæk.l̩/ = VERB: ele almak, uğraşmak, yakalamak, başarmak, becermek, topu ayağından almak, girişmek, koyulmak; USER: mücadele, mücadelede, ele, ile mücadele, üstesinden

GT GD C H L M O
takes /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor

GT GD C H L M O
taking /tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş; ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı; USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak

GT GD C H L M O
talks /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin

GT GD C H L M O
tapestry /ˈtæp.ɪ.stri/ = NOUN: goblen, duvara asılan işli örtü; USER: goblen, Tapestry, duvar halısı, halısı, dokusunun

GT GD C H L M O
technologies /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
ted /ted/ = VERB: otları çevirerek kurutmak; USER: ted, Ted'in

GT GD C H L M O
tedx = USER: TEDx, seçtiği tüm TEDx,

GT GD C H L M O
tell /tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak; USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir

GT GD C H L M O
terminator /ˈtərməˌnātər/ = USER: terminatör, terminator, sonlandırıcı, terminatörü, sonlandırıcıyı

GT GD C H L M O
terms /tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat; USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
thank /θæŋk/ = NOUN: teşekkür; VERB: teşekkür etmek, şükretmek; USER: teşekkür, ederim, teşekkür ederim, teşekkürler, ederiz

GT GD C H L M O
thanks /θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür; USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
theory /ˈθɪə.ri/ = NOUN: teori, kuram, nazariye; USER: teori, teorisi, teorisinin, kuramı, teorisini

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
think /θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak; USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
thinking /ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur; ADJECTIVE: düşünce, düşünen; USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
thought /θɔːt/ = NOUN: düşünce, fikir, düşünme, kanı, görüş, felsefe, sanı, niyet, özen, ilgi, az şey; ADJECTIVE: sanılan; USER: düşünce, düşündüm, düşünmüş, düşünülmektedir, sanıyordum, sanıyordum

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
today /təˈdeɪ/ = ADVERB: bugün, günümüzde; USER: bugün, günümüzde, bugünkü, günümüz, günümüz

GT GD C H L M O
together /təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan; ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan; USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada

GT GD C H L M O
tools /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri

GT GD C H L M O
topic /ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu; USER: konu, konuyu, başlık, konuda, konusu

GT GD C H L M O
transition /trænˈzɪʃ.ən/ = NOUN: geçiş, intikal, hal değişikliği; ADJECTIVE: geçiş, değişme; USER: geçiş, geçişi, geçişin, bir geçiş, geçişte

GT GD C H L M O
tremendous /trɪˈmen.dəs/ = ADJECTIVE: muazzam, çok büyük, heybetli, kocaman, koskocaman; USER: muazzam, büyük, büyük bir, muazzam bir, çok büyük

GT GD C H L M O
trends /trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil; USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends

GT GD C H L M O
try /traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak; NOUN: deneme, çaba, atış hakkı; USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
understand /ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek; USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması

GT GD C H L M O
unintended /ˌəninˈtendid/ = ADJECTIVE: kasıtsız, istemeden yapılan; USER: kasıtsız, istenmeyen, beklenmeyen, istenmeden, istenmeyen bir

GT GD C H L M O
unite /jʊˈnaɪt/ = VERB: birleştirmek, birleşmek, kaynaşmak, bağlamak, birlik olmak, bitişmek, evlenmek; USER: birleştirmek, araya, birleştirme, birleşmeye, birleştirmeyi

GT GD C H L M O
university /ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite; ADJECTIVE: üniversite; USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi

GT GD C H L M O
unscripted /ˌənˈskriptid/ = ADJECTIVE: önceden yazılmamış, yazıdan okunmamış; USER: önceden yazılmamış, senaryosuz, unscripted, metne dayalı, doğaçlama,

GT GD C H L M O
unstructured /ˌənˈstrəkCHərd/ = USER: yapılandırılmamış, yapısal olmayan, yapısız, yapılanmamış

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
useful /ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar; USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
vacuum /ˈvæk.juːm/ = NOUN: vakum, boşluk, emme; ADJECTIVE: vakumlu; VERB: elektrik süpürgesi ile temizlemek; USER: vakum, elektrikli, vakumlu, elektrik, vakumla

GT GD C H L M O
various /ˈveə.ri.əs/ = ADJECTIVE: çeşitli, birçok, türlü, çeşit çeşit; USER: çeşitli, farklı, değişik, birçok

GT GD C H L M O
ve / -v/ = USER: ettik

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
victor /ˈvɪk.tər/ = NOUN: galip, kazanan, fatih; ADJECTIVE: galip, kazanan; USER: galip, victor, zafer, muzaffer, galibi

GT GD C H L M O
video /ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal; ADJECTIVE: video, ekran; USER: video, videoyu, görüntü, ekran

GT GD C H L M O
visual /ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir; NOUN: taslak, kroki, görsel araç; USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir

GT GD C H L M O
vs = USER: vs, v

GT GD C H L M O
walk /wɔːk/ = NOUN: yürüyüş, yürüme, yol, gezinti; VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak; USER: yürüyüş, yürümek, yürüyerek, yürüme, yürümeye, yürümeye

GT GD C H L M O
walt

GT GD C H L M O
warm /wɔːm/ = ADJECTIVE: sıcak, ılık, sıcacık, samimi, sıcak tutan, canlı, taze, hararetli, heyecanlı; VERB: ısıtmak, ısınmak, samimileşmek; NOUN: ısınma, sıcakça yer; USER: sıcak, sıcak bir, ılık, warm

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
watch /wɒtʃ/ = VERB: izlemek, seyretmek, bakmak, gözlemek, kollamak, dikkat etmek, gözetlemek, beklemek; NOUN: saat, seyretme, nöbet, kol saati; USER: izlemek, seyretmek, izlenebilmesi, izleyebilirsiniz, izle

GT GD C H L M O
water /ˈwɔː.tər/ = NOUN: su, sular, sıvı, su birikintisi, kaplıca suyu, karasuları; ADJECTIVE: su, suluboya; VERB: sulamak, su almak, su vermek, sulandırmak; USER: su, suyu, suyun, suda, suya

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
ways /-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза; USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
were /wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
white /waɪt/ = NOUN: beyaz, ak; ADJECTIVE: beyaz, ak, solgun, zararsız, temiz, masum, terbiyeli; USER: beyaz, beyaz bir, white, white

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
wired /waɪəd/ = ADJECTIVE: telli; USER: telli, kablolu, kablolu bir

GT GD C H L M O
wisdom /ˈwɪz.dəm/ = NOUN: bilgelik, akıl, hikmet, irfan, akıllılık, ilim; USER: bilgelik, bilgeliği, akıl, hikmet, bilgeliğini

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
works /wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm; USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
worldwide /ˌwɜːldˈwaɪd/ = ADJECTIVE: dünya çapında, evrensel; USER: dünya çapında, dünyada, dünya, dünya çapındaki, çapında

GT GD C H L M O
worry /ˈwʌr.i/ = NOUN: endişe, kaygı, merak, dert, üzüntü, acı, karın ağrısı, silkeleme, ısırıp silkeleme; VERB: endişelenmek, kaygılanmak, endişelendirmek, üzülmek, üzmek, tedirgin olmak, endişe etmek, merak etmek, rahatsız etmek, merakta kalmak, rahatsız olmak, ısırıp silkelemek, sinirlenmek, hırpalamak, taciz etmek, zorlamak; USER: endişe, endişelenmenize, Merak, endişelenmeyin, endişelenmenize gerek

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
writer /ˈraɪ.tər/ = NOUN: yazar, yazan; USER: yazar, yazarı, yazıcı, yazarın, bir yazar

GT GD C H L M O
wrote /rəʊt/ = VERB: yazmak, yazı yazmak, mektup yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, bestelemek, yazarlık yapmak; USER: yazdı, yazdığı, yazdım, yazmıştır, yazıldı

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
yielding /ˈjiːl.dɪŋ/ = ADJECTIVE: verimli, yumuşak, kazançlı, uysal; USER: verimli, veren, elde edilmiştir, getirisi, getirili

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
young /jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi; NOUN: küçük, yavru; USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

GT GD C H L M O
zoo /zuː/ = NOUN: hayvanat bahçesi; USER: hayvanat bahçesi, Zoo, bahçesi, hayvanat bahçesinde, hayvanat bahçesine

692 words